Ekmek çok sıcaktı, bir parçasını koparıp yedikten sonra ekmeği fırıncının uzattığı poşetin içine koydu. Ekmek soğumasın diye adımlarını hızlandırdı ve evin bulunduğu sokağa yöneldi. Kaldırım buz tutmuştu, kayıp düşmemek için yolun ortasından yürüdü. Yolun ortasından yürüyünce kendisini özgür hissetti ama korna sesi bütün özgürlüğünü bozdu. Arabayı kullanan adamın kendisine küfrettiğini hissetti ama umursamadı. Karar vermesi gerekiyordu ve eve yaklaştığı için çok fazla zamanı kalmamıştı. Ekmek bulunan poşeti kapının koluna asar giderim diye düşündü. Bahçedeki dış kapıya yaklaştıkça bu düşüncesinden uzaklaştı ve kapıyı çalmaya karar verdi. Dış kapı açıktı, kapıyı ittirdi ve kapının gıcırtısını duyan kuşun uçarak uzaklaşmasını izledi. Ben de bu kuş gibi geriye bakmadan hemen uzaklaşabilir miyim diye düşündü. Kanatlarım yok, mümkün değil diye geçirdi içinden. Kapıyı çalacaktı, son kez görecekti onu.  


Yüzlerce defa veda etmişti aslında Firdevs’e, kendi içinde vedalardı bunların hepsi. Kararlı vedaları Firdevs’i görene kadardı, Firdevs’i görür görmez onun büyüsüne kapılıyor, unutuyordu bütün vedalarını. Firdevs’i görüp, sesini duyup ona veda etmek ne mümkün! Yankı yapıyor, sadece kendisi duyuyordu bu derin sevginin çığlıklarını. Karşılıksız sevmeyi sorun etmemişti Yavuz. Sevgisinin bastırılması gerektiğinin hissettirilmiş olması Yavuz’a zor gelmişti. İçinden taşıyordu sevdası, bunu bastırmak zordu ama saklamak için bir yol vardı, gitmek.


Kapıyı çaldı, Firdevs kapıyı açar açmaz gözlerini Yavuz’a dikti.


_Nerede kaldın sen?

(Yavuz evin içine doğru yönelmeyince)

Ee hadi gir bütün soğuk eve girdi.

_Yok yok ben girmeyeceğim, otobüsüm var. Memlekete gitmem gerek.

İçeriden başka bir ses yükseldi.

_ Kim o Yavuz değil mi? Acıktık be, Susamlı mı almış ekmeği.

_ Sus sen.

(Yavuz’a bakarak devam etti)

Dün söylemedin gideceğini ? Bir sorun mu var.

_ Unutmuşum söylemeyi. Haftaya geleceğim zaten.

_Kahvaltı yap öyle git.

_Yaptım ben, Kaymakçı Selim abiye uğradım buraya gelirken. Selam söyle, Nesrin’e. Ekmek susamlı.


Yavuz, bir adım geriye giderken hoşça kal der gibi gözlerini sevgiyle kapatıp açtı. Firdevs de aynı tebessümle “dikkatli git ve dikkatli gel” dedi. Firdevs ailene de selam söyle diyecekti ama Yavuz arkasını döndüğü için ailesine selam göndermekten vazgeçti. Yavuz bahçe kapısını kapatırken Firdevs’i görmek için arkasında tekrar baktı ama Firdevs kapıyı çoktan kapatmıştı. Acı bir tebessümle tekrar güldü Yavuz. Bütün beklentilerinin hüzünle sonuçlandığını düşündü. Kendisi olsa Firdevs’i bahçe kapısına kadar götürürdü, o kapı Firdevs oradan uzaklaşmadan kapanmazdı. Kendi sevgisinin ona yaptırabileceklerini Firdevs’in onun için yapabilecekleriyle kıyaslamıyordu ama Firdevs’in her hareketinde kendine bir değersizlik biçiyordu. 


Nesrin hemen Firdevs’in elinden poşeti alıp ekmeği çıkardı. Ekmeğin ucundan bir parça alındığını fark edince o ekmeği bıraktı diğer ekmeği aldı önüne.


_Memleketine gidecekmiş. Çok tuhaflaştı bu Yavuz. Kahvaltıya da gelmedi.

_ Katılmayacağı belliymiş, kendine ekmek almamış ama yine seni düşünüp gelirken sevdiğin susamlı ekmekten almış. Ayıp olmasın diye beni de düşünmüş. (gülerek)

_Yine beni düşünmüş değil mi !


Çayı yudumlarken Yavuz’u düşündü. Yavuz şu an kahvaltıda olsaydı elindeki çay biter bitmez ev sahibi kendisi olsa dahi ayağa kalkıp çayını koyardı. Bulaşık taşının altındaki çamaşır makinesine baktı, çalışırken yürüyecekmiş gibi titriyordu, Yavuz gelince bakar diye düşünmüştü. Sonra masanın üstündeki kitaplara baktı, kütüphaneden çok fazla kitap almıştı, Yavuz olmadan hepsini kütüphaneye kadar nasıl taşıyacağını düşündü. Haftaya gelecek zaten dedi kahvaltısına devam etti. 


Yavuz evine döndü, paltosunu çıkarmadan yatağına uzandı. Gece boyu paketlediği eşyalarına baktı. Kitapları ve kıyafetlerini ayrı iki valize sığdırmıştı. Firdevs’i nereye sığdıracağım diye düşündü? Firdevs sığmıyordu, saklayamıyordu Firdevs’i. Yavuz’a kalsa her gece bir yıldız seçip sabahlara kadar seçtiği yıldıza Firdevs’i anlatırdı. Sabah olsa acaba eksik mi anlattım diye düşünürdü. Firdevs anlatmakla bitmezdi, Firdevs’i yaşamak lazımdı ama Yavuz yıllardır sadece hayallerinde yaşıyordu Firdevs’i. Firdevs Yavuz’un kendisine olan zaafını biliyordu, zaaftan öte büyük bir sevgi kaynağı vardı Yavuz’un içinde. Şüphesiz her insan sevilmek ister, Firdevs de bu sevginin kendisi için güvenli bir liman olduğunu iliklerine kadar hissediyordu. Yavuz’un yeri çok farklıydı ama Firdevs onu bir türlü konumlandırmamıştı. Firdevs için Yavuz her zaman hayatında olması gereken bir adamdı, Yavuz yeri geliyor dert ortağı oluyor yeri geliyor nefes alabildiği bir ev oluyordu. Aralarındaki muhabbetin sonunu hiç düşünmüyordu çünkü Yavuz hep vardı. 


Yavuz memleketine gider gitmez bir eğitim kurumuyla anlaştı. Sabahtan akşama kadar derse giriyordu ve bu onun isteğiydi. Firdevs’i düşünecek vaktinin olmamasını istiyordu. Ankara’dan döndükten sonra Firdevs kendisine hiç ulaşmamıştı, haber vermeden gittiğim için aramıyor olabilir ama hiç mi merak etmiyor diye sorular soruyordu kendi kendine. Gitme sebebi de aslında bu görmezden gelinmelerinin her geçen gün artmasıydı. Her seferinde kendi kendine sorular sorup muhakeme yapıyor ve en doğru olanı yaptığı sonucuna ulaşıyordu. Gittim işte, hâlâ neyi sorguluyorsam diyerek günlerin bir bir takvimden düşüşüne şahitlik ediyordu. 


Firdevs, Ankara’da fabrikadaki işine devam ediyordu. İki hafta geçmesine rağmen Yavuz gelmeyince Yavuz’un evine gitti ve evden çıktığını öğrendi. Yavuz’un en ufak bir not bırakmayışına çok üzüldü. Kaymakçı Selim abiye gitti. Selim abisi “Gelir muhakkak, Yavuz senden gidemez kızım.” dedi. Firdevs ilk orada anladı Yavuz’un gidişine değildi bu sitemi, Yavuz’un kendisinden gidişineydi bütün kabullenemeyişlerinin sebebi. Firdevs arkadaşı Nesrin’e uzun süre ben ona ne yaptım ki deyip durdu. Nesrin her defasında imalı bir şekilde “sen hiçbir şey yapmadın, hiçbir şey” demekle yetindi. Firdevs aylardır susamlı ekmeğini kendisi alıyordu. Artık susamlı ekmeğinin ucundan bir parça koparan Yavuz yoktu. Yavuz en son canımdan bir parça kopardı deyip söyleniyordu, özlüyordu ama Yavuz’a gitmiyordu. 


Yavuz gitmişti, Firdevs’i bekliyordu.