Ölüm gördüm anne,
İnsanoğlu alışamazsa bir ölüme alışamaz derdim,
Demeseydim keşke…
İnsan ölüme de alışırmış,
Hem de suyu yudum yudum içmek gibi
Sıradanlaştırarak…
Çok acıdım anne,
Ruhu kanar mı insanın?
Kanadım da bir damla akıtmadım.
Akıtsam yer yerinden oynayacaktı
sustum anne.
Öyle bir sustum ki,
Allah bile duymadı!
Sen bile işitmedin bağıramadıklarımı.
Anne,
anlamadın şu yerkürede nasıl eriyip gittiğimi
Allah ölüm göstermesin derdin,
Allah ölüm göstersin anne,
Göstersin ki acısın içleri mahlukatların,
Yıkılsın zindanları!
Yıkılsın ki ellerini çeksinler mazlumların üzerinden!
Gördüm anne,
Eline silah vermişlerdi haydutların,
Eline yetki vermişlerdi cellatların,
Korktum, korktum…
Sahi korkunun var mıydı ecele faydası?
Dağlara, sınırlara, kötülüğün başlıca bir kıta olduğu yerlere ayak bastım!
Hepsinin yüzünde silik kötü lekeler,
Allah ister miydi böyle olsun?
Hepsinin yüzüne baktım anne,
İnsanın, insana duyduğu öfkeyi gördüm.
Hani sen öğretmiştin bana ilk cinayeti
Kardeşin, kardeşi öldürmesini, anlatmıştın anne.
Anımsadım,
Sonra korktum!
Gerçek kuyuda dediler, o kuyu nerede?
Gerçeği ve iyiliği nerede bulurdum anne?
Bana öğretmedin, dünyaya getirdiğin şu beden Bedevi vasfından çıkamadı,
Sonra anımsadım,
Çocuklara koştum anne,
Kırlarda büyüyen çiçeklere,
Ölümü görmüşlerse koştum,
Azrail’in dili olsaydı savunur muydu kendini?
Beni alsaydı senden, savurmaz mıydın iki okkalı tokat ona?
Sen öğrettin ya bana Allah’ı ve melekleri.
Sen öğrettin ya yüceliği!
Sessiz kalır mıydın tanıdığın döngüye?
Kaderine sessiz kalır mıydın anne?
Şimdi bana sus diyorsun,
Oysa hiç konuşmadım anne!