damaksız amerikan mutfağı gibi içeriği bozuk bir hayat parçası.

düzene aykırı bir terastaki insanların demode duruşu.

odaya saklanan ağlak bir kız çocuğu gibi teybin çıkardığı melankolik ses.

esmer ve beyaz tenli bir aşk.

hiç olmadığı kadar ciddi olan iki büyük göz huzurunda iki küçük göz.

birbiri arasına giren anahtar ve kilit gibi

birbirine bağlanan dört elin avuçlarında oluşan kader pürüzü.

ile birlikte duruyoruz karşı karşıya bakan iki sandalyede.

sen sakın susma ama,

susarsan öpüşürüz.


selam vermek uğruna yüze miras bırakılan frambuazlı bir gülüş.

yüksek bel pantolon üzerine yakıştırılmış bol gri bir ceket gibi uyumsuz

ve kaşe ceket içine giyilmiş kısa kollu lacivert bir tişört gibi çelişkili.

kumral ve parlak tenli bir aşk.

turkuaz bakışlı çilek dudağın arasındaki cümleyi bekleyen bir erkek.

ukalalığın alışan dozajında sinirleri alt üst olan bir kadın.

tiradında işlenmiş, senaryonun sahnesine ayak uyduruyoruz..

ve aradaki mesafeyi iyice azaltıyor iki sandalye.

bizim suçumuz yok.

sen sakın susma ama,

susarsan öpüşürüz.


akşamüstü pazarında kapalı havada planlanan bir salı randevusu.

ve meteorolojinin gazabına uğramış kararsızlık hayalleri.

ezbere okunan şiirin teninde yakılan bir aşk.

yanmayan çakmakla sevişen rüzgarın doğurduğu bir sigara.

ve şu ana kadar bağımlılık tezi için yapılmış en büyük nikotin tartışması.

içilen iki çayın damakta bıraktığı ekşi tad üzerine

laf molasında garsonun tazelediği iki bronz çay daha.

iki sandalye arasındaki mesafede müstakbel bir gelecek..

ve üçüncü sandalyeye bırakılan iki mutedil geçmiş.

arafında, hiç gitmek istemeyen iki beden oluyor bir anda rolümüz.

bizim hiç suçumuz olmasa da

sen sakın susma ama,

susarsan öpüşürüz..


elma yanakların simetrisinde ve gamzelerin hemen üstündeki uyku.

ve bulaşıcı hastalık olan esnemenin getirdiği bir kahkaha.

burun ucuna denk getirilmeye çalışan bir peçete savaşı.

ve hafif bilançosunda imzalanan bir aşk.

birbirine değmemek için mücadele veren dört ayak.

ve ona ortak olan dört el ve dört göz.

dört dörtlük olmasa da doğaçlama çekilmiş bir buluşmanın hikayesi

ile ister istemez son buluyor bu kısa metrajlı film de.

kalkmaya hazırlanan iki beden oluyoruz bu sefer.

sandalyeler ve masa yalnız kalacağı için çok üzüleceğiz.

bardak dışındaki tabağa koyulan kaşıklar da cabası.



sen de biliyorsun ki haddimizden fazla konuştuk.


bu durumun suçu üzerimize yükselense de bizim.

şimdi biraz da susmak ister misin?