Susuş ve yakarış
Çağlar geçip en yordamsız zamanlardan
Bir değil bin hüzünle geliyorum sana
Benim, bütünlüğe kement atan ve bütünü boğumlayan
Yazgıyı iki tarafı oyulmuş kalemle karalayan
Sana öyle yaşamaklar seçtim ki
İçinde buhranın bozuk kapılarını aralayan
Dengemin ardında öznesizce avuçlayıp boşluğu
Neye yara neye anlam
Şimdi eski çizgilerden yeni kaderler çizerken
Çeyrek ve arsız fısıltılar duyan
Fazla yoksun, nihayete sağır
Sendin yakarışların bulantısına kulak asmayan
Bu ne fazla ne noksan
Teni fazla kavruk diye ,ruha tasma takan
Ağırlaşan ikilemin bendinde susmaya razı
Çelimsizce arşınlıyorum var olmayı.