İçimde bir vaveyla yankısı 

Kulaklarımda dinmeyen karmaşa

Gözlerimde bulanık silüetler, yüreğimde sen kavgası

Elimde kötü şiirlerimden ve senden bana tek kalan

Altı üstü yok, içerisi yalanlardan yılmış bir talan

Sen olmalı içimde bana dair sağ bir şeyler bulan

Tabiat senfonisi kalbimin ritmi olan

Sessizlik

Sarmış her yeri zalimlerin zulmünden kalan

Yuvasız kuşun çırpınışları kadar muazzam

Yasaklanmış bir mühür gibi sığ düşünceler

Rahatsız bir beden halini almış ruhum

Yataklarda sürünürcesine yaşadığım yorgunluğum

Ah kafamdaki şu kâfir düşünceler

Meymenetsiz aklımdaki silüetler

Sen halini almadı yalnızlığımın keskin bakışı

Doğadır olayların çırpınışı

Yuvasından uçup gitmeye meyilli kuşun kanadı

Apansız cehennemin gölge ucu dokunur ruhumun derinine yakıcı

Durulup durulup sana geleceğim, ahla vahla değil ahımla

Zat-ı şahane gözlerinin sümbül gibi merceği

Yaktı geçti cehennem azabı gibi kederi

Doldu taştı içim sen diye diye kederim

Ahla vahla değil ahımla sana geleceğim

Denizin yosun tutmuş tarafı gölgen

Anlamazsın beni istesen

Hayatımın inci gibi parıldayan tarafı hep nağmeler

Zihnimin karmaşası bu seni bana iten

Dedim ya tabiatın sesi, sesinden gelen

Zihnimin karmaşası bu seni bana bağımlı eden

Bozuk radyo gibi tozlu rafta

Plak gibi sarhoş eden edada

Yalnızlığın tarafı bu ses,

tabiat bu senfonisi bitmez.