Sadece kül tablasında söndüremediğim izmaritten ve burnumu yakan sigara dumanından ibaretsin artık. Hoş, bunları sen diye anlatıyorum ama senle bir alakası yok. Bakkal Yahya amca tası tarağı toplayıp gitti geçenlerde. Bugün bakkalın önünden geçerken tabelayı indirip yerine büyük puntolarla süpermarket yazan tabelayı astıklarını gördüm. Ona hüzünlendim gece gece, seni de alet ettim, özür dilerim.
Gel diyemeyip beklediğimiz insanlar var fakat biz bu şemanın biraz dışında kalıyoruz. Gel deyip beklemediğimiz insanların olduğu yerde. Onların yanında ama sadece bedenen. Kulaklar sağır, gözler yeni doğmuş köpek yavrusundan hallice, kollar sarıp sarmalamaya değil de ancak ayağa kalkabilecek kadar kuvvetli.
Biz kendini sevdiremeyenler değil, sevmeyenler kulübündeniz. Kulüp başkanı yalnızlık, başkan yardımcısı mutsuzluk, genel koordinatör de umutsuzluk. Umutsuzluğun koordine edip yalnızlığa mutsuzluğun yardımcı olduğu bir hayatta gülmeye çalışıyoruz. Bizimkisi de iş değil aslında da çalışmayı seviyoruz; haddinden fazla emekçiyiz sanırım.
Bugün Güvenpark’ta Mutsuzluk Emekçileri adı altında toplanalım desem binler gelir bedenlerini evde bırakarak. Biz yokluğun, yoksulluğun ve yoksunluğun da en büyük öncüleriyiz. Biz biraz hikayesi paramparça olup sırf kendine acı çektirmek için, “yapboz tamamlıyorum ben ya” diye çıkışmak için kendi hayatlarımızı kendi ellerimizle darmadağın edenleriz biraz da sanırım.
Bunları yazarken bahsettiğim milyonlardan üç bini öldü bile mesela. Bir kova suda hayallerini boğup cenazesinde de bir kürek umutsuzluk attı kabrine kendi elleriyle.
Sevmekte sahteciliğin kitapta cezası var mı bilmiyorum ama ben büyük bir nezaket göstererek biraz mutlu olabilmek adına sevebilen yerlerimi gerektiğinde duygusuz olma kabiliyetiyle takas ettim.