Tanımadan sevmek istedim seni

Salıncak yapmak iki kolundan

Tüm çocukluğumu yaşamak

En güzel oyuncaklarımı seninle paylaşmak

Boğulmadan geçebileceğimi sandım okyanusunu

Bir taş gibi ayaklarıma dolanan saçlarını katmadan hesaba

Bir gün, bir gün daha derinine indim sularının

Çok sen yuttum.

Ölüme bir sapak kala

Karşıma dikilmeni bekledim

Azrail’in böğrüne hançer saplamak seninle

Sonsuza..

Bir evrenden diğer bir evrene sıçramak

İnanmak sonsuza

Göz bebeğine yerleşmeyi istedim

Orada kendimi izlemek

İlk defa bir halta benzemek

Görmemek sonra hiçbir şey

Her çarptığıma sen diye inanmak

Temize çekmek kendimi

Terk etmek kötü alışkanlıklarımı

Sadece dudağının renginden içmek şarabı

Bir tütün gibi sarmak, sarmalamak isterdim

Akciğerime seni yazmak

Seni bunca zaman üzen, yaralayan avına çıkmak isterdim

Bir domuz gibi yere serip önüne atmak

Sonra kaç nefesim kaldıysa alınacak hepsini üflemek yaralarına

Kuş gibi elimden uçacağını hesaba katmadan

İyileştirmek.

Kanımı kanına karıştırmak!

Rüzgârına kapılıp oradan oraya

Her geçtiğim yerde arkanda bir poşet gibi savrulmak

Uğultularının penceremin aralığından kulaklarımda çınlamasını

Sen açmasan da ağzını

-Burdayım dediğine inanmak.

Seni tanımadan sevmek

tüm coğrafyanı bilmeden ezberlemek, her hücreni tenime kazımak

Vazgeçişlerden vazgeçmek

Her gidişimde sonunda varmak sana

Çırılçıplak ters kelepçe mahkûm olmak

Seni kimse görmemişken, adını ezberlememişken

Seni kimse, sen kimseyi sevmemişken sevmek isterdim, dedim.

Bir çocuk güldü üstüme

Tanrım unut, dedi.

Seni tam karşımda ulaşamayacağım duvarlar ardında gördüm

Sesim yetmedi

Unut dedin!

Kursağımdan bir lokma sen geçmedi

Hep yüreğime oturdu tüm sevdalarım

Seni sevmeden, daha tanımadan unuttum

Unuttuklarım göğsümde en güzel nişanım

Unuttuklarım en büyük kayıplarım!