Ruhum, bedenim, kalbim, zihnim.. Hepsi uzun süredir o kadar yalnızlar ki, bazen kimsesizliğin bu kadarına da tahammül edilemez gibi geliyor. Ama bir yandan da ediyor olmalıyım ki hâlâ yaşıyorum ve iyi kötü bir şekilde hayatıma devam ediyorum. Ve nasıl tahammül edebildiğime düşündükçe çok şaşırıyorum. Çoğu zaman, içinde yerimin olmadığı bir dünyaya ısrarla tutunmaya çalıştığım için kendime çok kızıyorum. Biraz iyimser anımda isem azıcık gurur duyuyorum kendimle böyle bir güç ve irade sergileyebildiğim için. Biri diğerinin yerini alıyor zaman zaman. Yerine başka bir şey koyamadığım tek şey içimdeki asla tatmin olmayan yalnızlık hissi sanırım. Zehrini akıtıp 60 saniye içinde öldüren bir Afrika yılanı olsa keşke diyorum. Oysa bu, içine yerleşmiş, topraklarını yavaş yavaş genişletmeye çalışırken seni yıllarca sürecek acı dolu bir yatağa hapseden; seni öldürmeyecek kadar insafsız, yüzünü güldürmeyecek kadar vicdansız bir asalak gibi. Merhametli ve adil bir tanrı, yalnızlığı bir Afrika yılanı yapardı, oysa ikinciyi seçmeye tüm sınırsız gücü ile engel olamadı.