öyle birkaç tel saçım beyazladı 

yalan söylemeyeceğim kamburum doğuştan vardı 

ellerim titrerdi seninkinin uzağında 

artık sadece tansiyon, migren 

kalbim sıkışıyor 

hiçe sayılmış olmanın hıncını alır gibi sıkışıyor 

oturuyorum karanlık 

kalkıyorum karanlık 

bir ölüyü bekler gibi bekliyorum

günlerdir 

diyorum doğacak güneş 

açacak çiçek 

fakat yitirmişim inancımı çoktan 

mevsimlerden kış  

penceremden süzülen damlalar 

seni anımsatıyor,

giderken 

gitmenin harbiyle; 

döktüğün iki damla gözyaşını.

gözlerin, 

onlar miniciklerdi 

baktıkça bir dünya büyürdü içimde 

yeşili bol, mavi bir dünya.

minicikliğine karşı büyük bir başkaldırıydı bu da

şimdi yolda görsem tanıyamayacağım 

iki çift göz  

tanrı ne diye birleştirdi bizi 

şimdi ne diye ayırmıştı?

biliyorum 

biliyorum sevgilim 

aramıza bir yılan gibi giren ihaneti 

tanrının buna kızdığını 

bizi bu yüzden ayırdığını 

biliyorum 

her yerimde o ihanetten kalma

yaralar 

tanrı kimseye vermesin böyle bir acıyı