her şeyin başladığı o noktada; belki hiçlikte, belki de bilmediğimiz bir başka ihtimalde, ben neydim? bana fikrim soruldu mu? eğer sorulduysa, nasıl kabul ettim böyle bir dünyaya gelmeyi? her gün farklı bir felakete gözümü açmayı? bizi yaratan, ortaya çıkaran ya da bu gezegene yollayan kişi, Tanrı, Allah... her şeyi bu kadar berbat edeceğimizi biliyor muydu? bir canı olan, yaşayan, nefes alan, hisleri olan hayvanları yemek diye göreceğimizi, çoğuna eziyet edeceğimizi, tecavüze uğrayacaklarını, onları sömüreceğimizi biliyor muydu? ya da mesela, küçücük çocukların dünyalarının kararacağını biliyor muydu? en çok güvenmeleri gereken kişiler tarafından defalarca istismar edileceklerini, dövüleceklerini, terk edileceklerini, güvensizlik yaşayacaklarını biliyor muydu? çoğu inanışa göre biliyordu ama neden engel olmadı? tamam biz kötüyüz, en kötüsü biz insanlarız hatta. ama o neden engel olmadı? her gün bir hayvana eziyet, bir kadın cinayeti, bir çocuk istismarı, bir katilin serbest bırakılışı haberi alıyoruz. her gün aynı çaresizliğe uyanıyoruz. dünyayı yakmak geliyor bazılarımızın içinden, böyle haberleri okuyunca. ama yapamıyoruz.


Türkiye Cumhuriyeti, iki gündür bir vahşeti konuşuyor. biz, iki gündür Elmalı'da yaşanan olayı düşünüyoruz. dünyayı hâlâ nasıl yakmadık? bu düzene daha kaç hayvan, kaç çocuk, kaç kadın, kaç insan kurban vereceğiz? bu çirkinlik ne zaman bitecek? çocuklar ne zaman çiçek böcek çizecek resimlerinde? o çocuklar, daha kaç kere hakimi inandırmak için yaşadıkları kâbusu anlatacak? adalet bu mu? adalet bu ülkeye uğrayacak mı? adalet var mı? bu canileri serbest bırakırken kimsenin vicdanı sızlamıyor mu? bunlar nasıl insan; hakim, savcı, polis? bu ülkeyi yönetmekte en ufak bir görevi olan kimse, kendini rahat hissediyor mu? bu ülkede yaşayan hiç kimse, kendini rahat ve mutlu hissetmiyor çünkü. herkes bir başka hayatın bekçisi ilan etmiş kendini. biri, birine "sen kendi cinsiyetinden hoşlanamazsın." diyor. öbürü, bir başkasına "böyle giyinemezsin." diyor. biri ne zaman evlenmemiz gerektiğini söylüyor, biri kaçta sokakta olmamamız gerektiğini söylüyor. kimse kendi içine dönüp "bir başkasından bana ne?" demiyor. ama biz; hayatımıza, gençliğimize, ülkemizde hissetmeye çalıştığımız huzura, sabah uyanınca hissetmemiz gereken mutluluğa engel olan herkese söylüyoruz her gün, yılmadan ve gün geçtikçe daha yüksek sesle. "bizden size ne?"