Yarın… Yarın, o büyük gün. Yıllardır ne zaman geleceğini bilmeden yaşadığın, bazen gelmesini umduğun, bazen de bitmesini istemediğin bir gün. Kimisi bu anı Tanrı'nın takdirine bırakırken, kimisi ise kendi sonunu kendi eliyle belirlemeyi tercih eder. Ne olursa olsun, kaçınılmaz olan o şey, er ya da geç herkesin karşısına çıkan, her canlıyı bekleyen, evrensel bir gerçek: Ölüm.
Bir gün gelir, hiç beklemediğin bir an her şeyin sonu olur. Bazıları bu sona asla ulaşmak istemezken, bazıları iple çeker. Ama sonunda hepimiz, ister istemez o nihai sona doğru yol alırız. Kimisi bu yolu kabullenir, kimisi savaşır, kimisi de sadece gözlerini kapatıp, adım adım gitmekten başka bir şey yapmaz. Ölüm, yaşamın bir parçasıdır; bir başlangıç, bir bitiş, ama belki de her şeyin anlamını kavrayabileceğimiz tek gerçek. Ölümü tam manasıyla anladığımızda, hayata karşı bakış açımızı değiştirecek bir güce sahip oluruz. Çünkü ölümün varlığıyla yaşamak, yani yarın ölecekmiş gibi yaşamak, her şeyden daha fazla tat almak demektir.
En başta yarın demiştim, evet yarın… Yarın öleceksiniz ve Tanrı sizin önünüze bir seçenek sunuyor: Son bir gün… Yaşanacak son bir gün daha. Tanrı canınızı almadan size bir gün daha verecek, kabul eder miydiniz? Aslında çoğu kişinin kabul edeceği çok basit bir soru bu. Çünkü dünyada yaşanacak o son günde eğleniriz, güleriz. Ama, gerçekten öyle mi geçecek o gün?
Yarın… Yarın sizin için büyük gün. Sonunu bildiğiniz dizi yarın final yapıyor. Sevdiklerinizle geçirilecek son 24 saat. Sorumluluklardan, kaygılardan sıyrılmış, üzerinizde hiçbir yük olmadan yaşayabileceğiniz tek gün. Yapmadığınız şeyleri yaparak, hayatı anlamlandırarak geçirebileceğiniz bir gün. Belki her sabah öten ama fark etmediğiniz o kuşun sesini duyabileceğiniz bir gün. Hayatın temposundan fark edilmemiş güzellikleri fark ederek, en ufak detaylara bile güzel anlamlar yükleyerek yaşanabilecek bir gün. Ne kadar güzel, değil mi? Çünkü kim size kaygılardan, dertlerden uzak, sorumsuz bir gün hediye etmiyor. Tanrı size peri masalı gibi bir gün hediye etmiş. İnsan daha ne ister değil mi?
Ya o peri masalı cehenneme dönüşürse? 24 saat… Son 24 saat, ne kadar kısa bir zaman, değil mi? Geçmişte yaptığın hatalar, kırdığın insanlar, pişmanlıklar ve daha fazlasını düşünmek için mükemmel bir zaman. Ne yapacağınızı bilmeden, her an saate bakarak geçireceğiniz bir gün. Her şeyi sığdırmaya çalışırken, elinizin ayaklarınıza dolaştığı ve her şeyin karmaşıklaştığı mükemmel bir gün. Tanrı size sanki bir kıyak geçmemiş gibi, “Keşke daha çok zamanım olsaydı” diyebilecek kadar ileri gideceğiniz bir gün.
Tanrı size o son günü neden verdi? İki ihtimalimiz var. Ya sizi çok seviyor ve sizin bu hayatı son bir gün daha yaşamanıza izin veriyor, ya da sizden nefret ediyor ve sizi cehenneme atmadan önce bu dünyanın ne kadar değerli olduğunu anlamanızı istiyor.
Tabii bu sorunun cevabını asla bulamayız, çünkü ne Tanrı bize son bir gün verecek, ne de biz ölümden haberdar olacağız. Önemli olan, "Keşke" demeden, pişman olmadan…