Tanrıʼm!

Bunca çabalamalarım, savruluşlarım…

Sığlığımdan saflığım

Derin bir mavilikte çırpınmaktayım

Boğulmak yok!

Nefes almak anlamlı değil eskisi kadar

Aranamadığım bir firardayım

Cam kesikleri ve boğazım

Ah! Yanıyor canım

Acı çekmekmiş dermanım

Bitmeyen kavgalarım, en anlamsız tragedyalarım…

Ben sana neyi bağırmaktayım?

Tanrıʼm! Ruhum oltalara takılmış

O çengeller ki benim gibi paslanmış

Okyanus, bana yetmeyecek kadar dar

Hissetmekteyim, kuyulara atılmalıyım

Bir Yusuf gibi, ki o şanslıymış

Belki ben de peygamber olsaydım…

Oysa Shakespeare’in kaleminden değil benim hayatım

Cennet ve cehennem için

Tanrıʼm! Benim imtihanım.

Belimi doğrultup kendimi yollara vurmalıyım

Dindirebilmek içimdeki sonsuz sorgulamaları

Yalnızca ben sonlu bir yaratığım

Koşarken kuyudan aşağı

İçimdeki tek kuşku çakılabilmek olmalı.

Öyle gürültülü ve sessiz

Diğerlerinin fark etmediği içimin yandığı

Kendi yansımalarım hep kimsesiz

O dip hiçbir zaman ulaşamayacak

Temayülüm tükenmeyen arzularımdan

Affedilmektir hakkım, ben zavallı bir insanım.

Akıbetimi görmeden yoruldu koşmalarım

İzleri yok olmaya mahkum ayaklarım,

Bu ayaklar son kez anneme koşmalı

Mecalim yok artık, Oedipus olmaya

Dibi gördüğümde ben zayi olan

Sonlu bir sonsuzluğu noktalayan…

Tanrıʼm! Ben artık bağışlanmalıyım.


-tekrar ve tekrar ölebilmek için-