Trafikteki çevirmeler gibiydi kalbimin sisli oyunu. Kül tablasına sığmayan izmaritleri teker teker önüme dizdim o gece, muhaliftim kurallara ve düzene. Muhaliftim yenilgiye, aşka ve kedere, buğulu gözlere ve bezmiş suratlara. Derin bir nefes ardından ciğerlerime sinen sigaraya tutuştum sadece. Gözleri elmacık kemiklerine akmış, karnı oyulmuş ve saçları dağılmış bir kukla oyununun başrolünden ibarettim. Tüm bu yaşananları sindiremeyip, sinesine çekilen ve katil olmak için öldürme planları yapan itin tekiydim. Alacaklıydım hayattan. Tutarsızlıklara karşı olan nefretimi kendi tutarsızlıklarımla bastırmaya çalıştım. İnsanlardan tiksindim, ölüme inat yaşadım. Merak ettiğim ne varsa peşinden gittim; ölüme gittiğim gibi. Fakat ölüm benden gitmedi, bunu anlamam zaman aldı. Bağımlının tekine kimse inanmazdı. Kaç kere öldüğümü söyledim onlara, sustular; gözlerini yumup inanmamak için direndiler, tüm sorumsuzluğu doğruları kaldıramayan toplumun cahilliğine verdim. Tüm sorumsuzluk tanrıdaydı belki de. Tanrının dizdiği kullar, benim dizdiğim izmaritler kadar etmezdi. Bunu bildiğim için memnundum, suratımda o ifade vardı; hafiften bir sırıtış ve kısık gözlerimin pınarındaki kızarıklığın verdiği yorgunluk. Aldatmacadan ibaret bir hayattan bi’sikim beklenemezdi zaten. Gözlerimi yumsam onlar gibi kıyametler kopardı karanlığımın uğultusunda, söz geçiremezdim somurtmuş çehreme kazınan memnuniyetsizliğe, yutkundum. Şarkı hararetlendikçe kalbim çarpıyordu, şakaklarımdan enseme doğru süzülen ter getirir gibi oldu beni kendime, hafiften titredim yerimde. Ardından ellerimi saçlarıma, oradan da diplerine geçirip çekiştirmeye başladım. Bir delinin şizofrenik sanrılarına benzemezdi bu. Farkına varmak, delirmekten de öte bir şeydir. Hiçbir şeye benzemez. Farkına varamadıkların aklına gelir, parmaklarının arasında birkaç tutam saç kalana dek devam edersin bu oyuna, ağlayamazsın ama. Kolay değildir benim için ağlamak. Bir omuza ya da gözyaşlarımı silen bir baş parmağa ihtiyaç duymam, boynumu saran kollara, yanağıma yaslanan bir avuca, sırtımı sıvazlayan parmaklara, ihtiyaç duymam. İhtiyaç duyduğum tek şey bana yaşadığımı hissettirecek bir öpücüğün ardından alnıma dayanacak olan namlu. Sikeyim, tanrıları ve sanrıları.