Tanrı büyüttü beni.
Ellerimde yanık izleri,
Geceler boyu dinmeyen ağrılarım yüzünden kapanmayan göz kapaklarım ve altında oluşan morluklar.
Doğduğumuz anda ölmeye başlıyoruz.
Büyüyoruz ama ruhumuz acıların serin dalgalarında çocukluğuyla boğuşuyor.
Ne saçma ama değil mi?
Hayat bizimle oyun oynuyor.
Tanrı bizler büyüdükten sonra yalnız bıraktı bizi.
Tanrı öldürdü beni.
Küresel ısınmalar, atom reaktörleri, nükleer silahlar, katledilen her bir canlının pıhtılaşmış kanları.
O öldürdü bizi.
Çünkü en çok da o izin verdi bütün bunlara.
Destekledi en kötüsü de.
Karabasanlar vücudumu parçalara bölüyor.
Kutsal sayıyorlar.
Gözlerimdeki ışığı oyuyorlar,
Yönlerini kaybettikleri için.
Metropol bataklığı boğuyor bizi.
Bir buhran kaplamış göğüs kafesimizi,
Alıp götürüyor cehennemin en soğuk bölgesine içimizdeki diğer bizi.
Haz, zevk, aşk, şarap...
Bir gün her şeyden nefret edeceğiz.
İşte o zaman saf yaşamın güzelliğine ulaşabileceğiz...