“Tıpkı bir kasırganın merkezindeki sakin bölge gibi durgun ve bomboştum, çevremdeki karmaşanın içinde yuvarlanıp gidiyorum”
Sylvia Plath
Yorgunum… Hayatın beni ellerinin arasına alıp oradan oraya fırlatmasını seyrediyorum. Hayat benimle oynarken gülüyor ve ben onun kahkahaları eşliğinde ölüyorum. Yavaş yavaş acıyı dibine kadar yaşayarak adım listeden siliniyor. Bana verilen süre akrep ve yelkovanın kovalamaca sesleri arasında eriyip gidiyor. Beni almaya gelen melekler benimle beraber geziyor. Düşmemi bekliyorlar ki düştüğüm anda beni alıp gitmek için. Ama sinirleri artıyor hissediyorum çünkü anlam veremediğim bir şekilde düşmüyorum. Tanrı galiba benim daha çok acı çekmemi istiyor. Yukardan sadece izleyerek gülüyor bana. Ona acılar içinde iyi günler için dua ederdim zamanında fakat dua harici hatırladığım zaman olmazdı. Galiba intikam alıyor benden. Şeytan gibi benide kovdu. Ölümü bana yasak kıldı ve günahlarım için acı çekişimi izliyor. Oda biliyor ölümün benim için bir kurtuluş olduğunu. İşte… işte bu yüzden izin vermiyor ölmeme. Sevdiğim herkesi yanımdan alıyor yalnız bırakıyor beni ki derdimi kimseye anlatmadan öylece boş duvarlara bakayım. İçimde biriksin yaşadığım tüm acılar. Kusamadan kalbimdeki fırtınaları daha da şiddetlendirmek istiyor. Beni bu koca kasırganın içine hapsediyor. Her geçen dakika yeni dertler ekliyor bana ve yetmezmiş gibi eskileri de hatırlatıyor. Kalbim her geçen dakika ağırlaşıyor. Aklım kafatasımın içine sığmaz oluyor düşünmekten. Gözlerimi kapatamıyorum. Kapandığı tek zaman uykusuzluktan bayıldığım an oluyor. Bayıldığım anda bile kâbuslar içinde geri ayılıyorum. Tanrı beni sevmiyor. Sevmesi için bir neden yok ama bende Âdemden gelmedim mi? yoksa yasak elmayı ben mi yedimde. Yoksa ben sadece acıları tatmak için gönderilmiş bir kul muyum? Bilmiyorum
Bazen tanrı yok mu acaba diye düşüncelere dalarken aklıma ölemediğim geliyor. Tanrı olmasa eminim ki benim kemiklerim dahi erimişti. Mezarımda bana ait bir şeye rastlanmazdı. Bu kasırga elbet bir gün durur ve güneş açardı. Beni öldürmeyen ölmemi istemeyen tanrı. Tanrı olmasa acaba mutlu olur muydum? Derdi sıkıntıyı veren o ama çözümünü vermiyor bana. Belki de bilerek vermiyor. Mutlu olduğum zamanlar vardı geçmişte. Aklımda kalmış toz tanesi gibi onlar hatırıma geldi. O zamanlar aklıma dahi gelmezdi. Dümdüz yaşardım her şeyi. Kendini hatırlatmak için beni bunca sıkıntının içine attı. Olabilir mi?