"Çocukluğumda geceleri, gökyüzünde olduğunu farz ettiğim bir Tanrı'ya diz çökerek ibadet ederdim. Tanrı'yı küçük beynimin kelimelerle tanımlayabileceğinden çok daha büyük bir kimse bilirdim. Dinlediğim hikayeleri benimser ve uzun zaman aklımda tutardım. 1980'lerde bu benimsediğim şeyin ne olduğunu öğrenmek istedim. Bu amaçla Jerry Falwell rehberliğinde iki kez kutsal topraklara yolculuk yaptım. Yolculuklarım "Kehanet ve Siyaset" adlı bir kitabı ortaya çıkardı. Şimdi neredeyse yirmi yıl sonra Hristiyan olmanın ne anlama geldiğine bir kez daha bakmak istedim. Yeni araştırmam beni yerinde ve geçerli sorular sormaya yöneltti: Jerry Falwell gibi bir Hristiyan, niçin dünyanın sonu için dua ediyor? Yeni bir gökyüzü ve yeni bir yeryüzüne açılmak için bu dünyayı toptan yok etmek zorunda mıyız?
Armagedon inancı hakkındaki bu araştırmaya, yolun henüz başındaki birinin sorabileceği sorularla başladım. Bazıları, hiçbirimizin bu dünya hayatında bir uzman ve yetkili ağız olacak kadar uzun yaşamadığını yaşamın ve ölümün ne olduğunu anlamada her birimizin birer çömez olduğunu söylerler. Yaşlananlarımız için bile, ömür öyle kısa ki, amatör kalıyoruz. Sorularım ve cevaplarım yolun başındakiler, yani hepimiz için." (Önsözden bir alıntı.)
/
"Evet," dedi Clyde, beni temin eder bir şekilde. Deccal dünyanın tüm ordularına başkanlık ederek son savaşta kötülüğün güçlerini yönetecek. Ortaya çıkacak perişanlık ve ızdırabı hayal bile edemiyoruz. Adeta Cehennem ipini koparacak! Evvelki bütün savaşlar bunun yanında çocuk oyuncağı kalacak. Onlarca milyon insanın nasıl yok olacağını ancak Allah bilir. Fakat yeryüzünden silinecekleri kesin. Sonra Tanrı Hz. İsa'yı gönderecek ve o, Deccal'i öldürerek, bir saat içinde bütün yeryüzünü yok edecek!" Yani, Deccal'in anlamı, diye sordum, Tanrı’nın, Oğlu aracılığıyla, Kendisinin kötülüğe karşı zafer kazanacağını kanıtlamak mıdır? Vurgulu bir şekilde, "Aynen öyle." dedi Clyde. (s.42)
/
"Araplar ve Müslümanlar olarak Yahudilerle olan çatışmamız hiçbir zaman onların Yahudi olmaları yüzünden, ya da büyük Musevilik ile ilgili olmamıştır. Yahudi ve Hristiyanların kutsal saydıkları yerleri, biz de kutsal sayıyoruz. Yahudi ve Hristiyanların saygı gösterdikleri peygamberlere, biz de saygı gösteriyoruz." Mahmut sözlerini şöyle bitirdi: "Benim görüşüme göre, tarihte herkes kendinden öncekilerden bir şeyler ödünç almıştır. Burada, hiçbir kimse veya hiçbir grubun özel seçilmiş, başkalarını dışlayıcı bir hakkı yoktur. Kudüs için sayısız savaşlar yapılmıştır. İbraniler ise, burada sadece 60 yıldır egemendirler." (s.71)
/
"Daha önce Müslüman Mahmut'un bana dediği şeyleri tekrarlar mahiyette Küttap, bir Filistinli olarak, İbranilerden çok önce Filistin'e yerleşen ve onlardan daha fazla orada yaşamış ataların soyundan geldiğini söyledi. “Buna rağmen her nasılsa Hristiyan fundamentalistler, 2000 yılı göz ardı edip, bütün Filistin tarihini yalnızca Yahudilerin buradaki varlığına indirgemişlerdir. Bu da, Hristiyanlıklarını seçilmiş bir millet için seçilmiş bir diyar içerikli Eski Ahit kıssalarına dayandıran Falwell ve takipçilerinin sanki biz burada yokmuşuz gibi davranmaları sonucunu doğurmaktadır. Onlar bizi burada yok sayan bir ırkçı doktrin benimsemişlerdir." Ve Küttap şöyle bitirdi: "Biz, onların İbrani senaryolarına pek uygun düşmüyoruz." (s.75)
/
"Reisenhoover hakkında ise DeLoach şunları söyledi. “O, para toplamada çok becerikli birisi. 100 milyon doları aşan para toplamıştı. Bu paranın çoğu, söz konusu camiyi yıkma girişiminde bulunan İsraillileri kurtaran avukatlara gitti. Onları kurtarmak bize çok yüklü miktarda bir paraya mal oldu." O ve diğerlerinin Amerikalı bağış severlerden aldıkları parayı İsrailli teröristlere nasıl kanalize ettiklerini sordum. "Biz Ateret Cohanim Yeshiva'ya destek sağlıyoruz." dedi. Şu hayvan kurban etmek üzere öğrenci yetiştiren Yahudi okulu mu, dedim. "Evet" dedi. Ve Hristiyan bağışçılar bu amaç için para ödüyorlar öyle mi? "Bunun için epey eğitim gerekiyor" dedi ve gururlu bir şekilde "Houston'daki evimde, inşa edilecek tapınakta kurbanın nasıl yapılacağını öğrenen iki yiğit genç İsrailli'yi daha geçende misafir etmiştim" dedi." (s.85)
/
"Linda ve Bobby Brown'un evinde kalmıştım. Bir akşam, camiyi yıkarak yerine tapınağın yapılmasının dünyayı felakete sürükleyecek bir savaşa neden olabileceğini ileri sürdüm. "Aynen", dedi Brown, "Zaten biz de böyle bir savaş istiyoruz, zira bu savaşı biz kazanacağız. Daha sonra da bütün Arapları İsrail topraklarından çıkaracağız. Ve" dedi, vurgulu bir şekilde, "kendi tapınağımızı yeniden yapacağız.” (s.89)
/
Kitap farklı dini inanıştaki insanların kıyamet, din gibi konulardaki fikirlerini bizlere sunuyor. Yukarıdaki alıntılarda konuyla ilgili birkaç örnek var. İnsan kitabı okuduğunda istemsizce gerçekten artık kıyametin vakti gelmedi mi diye düşünüyor. İnsanlar sadece belli bir alanda ya da inanışta kötü değil, her yerde ve her daim kötü olabiliyorlar.