Teselli et beni ve tüm inananları
coşkuyla söylen sevgilim
güneşten ve karanlıktan önce
ulaşacağız ikbale değil mi
Hayatın sökülmüş iplikleri dolanıyor ayağıma
Durulduğuna şahit olduğum sulardan
başlıyor köpürme
Kim dayanabilir aşağılanmanın böylesine
kim?
Uzat elini, doğrulamıyorum
Kafkas Dağları’nın toprağı karıştı soluğuma
Ateşi değil, merhemini çal tanrılardan ve
kızarmış tenimi okşa
*Prometheus’un Zinciri takıldı boynuma.
Duy beni
uzağımda kalan her şeyin acıdığını söylüyorum
Anla beni
soluk soluğa koşmalarım hep yılgınlıktan diyorum
Işığınla kutsa ruhumu
doğumunu kaçırdığım tüm güzelliklerin
yokluğuna şahit olmaktır yazgım
biliyorsun
Hangi soruyu sorsam aydınlığa ve umuda dair
gece yetişir
alaycı bakışları
yaralarımı işaret eder
iyi biliyorsun
Kurtar beni karanlık sözcüklerin gürültüsünden
Narin parmaklarına dökülen
nurdan nutfeleri alnıma sür
şifasıyla mest olayım
Bana ait cümlelerle, tanrıya uzlaşma
mektubu yazmanı istiyorum sevgilim
Yazmaya başla!
‘’Dinginliğim fırtınaları uslandırırdı.
Terbiye ederdim tabiatı, zamanı.
Güvenirdim mukadderatın pas tutmaz kilidine.
Sonra ne oldu bilmiyorum: Kırılmış boynu
toprağa bakan, beyaz bir kuş ölüsü
kaldı elimde.
Bitsin artık bu savaş! ‘’