Hep dik durmaya çalıştım, başımı dik tutmaya. Uğruna öleceğim, canımı hiçe sayacağım değerlerim var benim. İnsanlar, o dik başıma taşlar atıyordu, her gün, beni kendi yolumda gördükleri her gün. Çünkü sevmezler böyle insanları, toplumumuzda kabul görmez benim gibi insanlar, taşlarlar, yuhlarlar, kendileri gibi olmayanlara saygı da duymazlar, sevmezler de onları.


Beni de sevmediler, taşlar yağıyordu üzerime, bir gün durdum ve dedim ki ''Haydi bu taşlar bir işe yarasın bari, kendi evimi yapayım ben, gireyim içine ve attıkları taşlar artık acıtmasın canımı, incitmesin beni, kendi dünyamda, onların attığı taşlardan oluşturduğum evimin içinde yaşayayım yalnız başıma, korkmam yalnızlıktan da hiçbir şeyden korkmadığım gibi, kendi doğrularım vardır benim, kimsenin değiştiremeyeceği ve kapıları da pencereleri de taştan olan bir evim, kimsenin benden izin almadan giremeyeceği.'' Ama gelin görün ki bir zaafım vardır, o da sevgi. Ona her zaman küçük bir aralık bırakırım, sevgi o aralıktan sıyrılıp usulca girebilirse içeri, ne âlâ. Sevgi içeriye süzüldükten sonra kapatırım o küçük aralığı tekrardan, sanırım biraz zorbalık da var benim kanımda. Girmesi kolay olur ama çıkması zordur bir kez girenin. Bütün çabamı, emeğimi sarf ederim, çünkü çıkmaya bir boşluk olmadığından çıkarken taş duvarlarımı yıkarlar ve ben ortada kalırım öylece, beni diğerlerinden koruyan bir evim olmadan, bir hedef tahtası gibi çırılçıplak. Buna izin vermek istemem. Sıfırdan başladığımda karakterimden ödün vermekten korkarım çünkü. Uyum sağlamak uğruna yaşadığım topluma; anlamsız şeyler yaparım, kendi uyumsuzluğumu saklamak için uyumlu görünmeye çalışırım, herkese gülümserim mesela, beni sevsinler isterim, bu kez canım yansın istemem, korktuğum şey taşlanmak değildir bu kez, deliyimdir ben, deli cesareti vardır bende. ''Ya yeniden bir ev yapmaya cesaret edersem,'' diye korkarım çünkü eğer bunu göze alırsam o evin yeniden yıkılma ihtimalini de göze almışım demektir ya da hiçbir aralık bırakmadan sevgisiz yaşama ihtimalini ki bu, bütün ihtimallerin en kötüsüdür bana göre çünkü ben bu dünyaya sevmek için geldiğime inanıyorum, sevmek ve daha çok sevmek…


Aradığım şey saf sevgidir, başka duygular karışsın ve onu kirletsin istemem, ben sevginin sek olanını severim ki zaten böylesi makbuldür. Neden hep başka duygular arar insanlar sevginin ardında? Bir şeyi sadece sevmek için sevemez mi insanoğlu? İllaki bir çıkar savaşı mı olması gerek arkasında? Bırakın yaşayayım dilediğim gibi ve bırakın seveyim sevmek istediğimi gönlümce, dokunmayın benim hayatıma, doğrularıma. Benim doğrularım size göre yanlış bile olsa ben bunları göze aldıysam eğer, bırakın da sonuçlarına kendim katlanayım.


Kimsenin hayatının tasası size düşmez ki, anlayın artık bunu, dokunamazsınız başkalarının hayatlarına o kirli ellerinizle. Sizin yaşamaya cesaret edemediğiniz o yalnız hayatları yaşayabilen insanlara karşı kinlenip hükmedemezsiniz, onlar kendilerine yaslanır çünkü ve kendine yaslanan her zaman dik yürür, ne başlarını eğebilirsiniz onların ne de ikna edebilirsiniz öyle sevgisiz yaşamaya, sizin gibi olmaya. Attığınız taşların kimseyi incitmemesi dileğiyle, sağlıcakla kalın.