Yumurtlayarak üreyen hayvanların başını çeken emekçimiz tavuk, yumurtayı özgürlüğüne kavuştururken tek bir şey düşünür: Bu sancılı süreçten kurtulmak. Yumurtanın ise bu süreçten sonraki serüveni çok başkadır. Döllendiyse ruhunun cinsiyet kazanmasını beklemek, döllenmediyse bir yumurtacının yumurta paketine girmek. Çünkü sadece faydası gözetilen bir yumurta, gitmesi gereken yer neresiyse oraya gidecek ve en son parçasına kadar tüketici tarafından tüketilecek… Hayatın kanunu hayatta kalmanın yumurtaca tarafı, tüketilmek ya da tüketilemeden kırılmak. Çünkü ancak tüketilecek olgunluğa ulaşan yumurta kabuğundan çıkarılır ve görevini tamamlar. Fiziken taşa kafa atan yumurtanın kaderinin kırılmak olduğunu düşündünüz değil mi? Taşa kafa atan yumurta, normal şartlarda kırılmalıdır. Sarısı ayrı, akı ayrı bir tarafa... Fakat onun hazin sonundan önce aslında niteliğini düşünmek, soruyu cevaplamanın en mantıklı yolu olacaktır. İçi çiğ bir yumurtanın kendisini koruyacağını düşündüğü sert kabuğu aslında küçük bir darbe ile kırılıp yumurtayı mağlup ediyor. Peki, bu darbelere karşı koymaksa amaç, bunun için ne yapmalıdır yumurta? Doğru sorulan sorular, doğru sorulara verilen doğru yanıtlar her zaman zararı yok sayar, yumurtanınki de şimdi yok sayılacak... Kırılmak istemeyen yumurta pişmelidir, cevap çok basit. Yüksek ısı ve baskı altında çiğ iken olgunlaşan yumurta kırılmaz. Ona olacak en fazla şey çatlamaktır artık. Her darbe alışında çatlasa da yumurta, kendisini korur zarının altında. İşte bu nedendendir ki yumurta, sert gücün sonucundan kendini korumak için daima pişmeli ve olgunlaşmalıdır.


Daima...