Petro etrafta biraz dolaştıktan sonra dekorun hazır olduğundan emin oldu. Sandalyesine kurulup Tatar bir köylüden temin edegeldiği tütününü sarmaya başladı. 

O sırada zihninde filme dair dialoglar da sarmaşık gibi birbirine dolanmış ve tütünden beklediği dinginlik bir türlü gelmek bilmemişti. Biliyordu ki şu saatten sonra dialogları değiştiremez ve hikayenin izleyicideki intibasına müdahale edemezdi. 

Konuyu hemen yanında etrafa küfürler savurup duran Piyotr'a açtı. Piyotr dilinde demir döver cinsten suyu sert bir kadife kalpti. 

—Mesela, dedi, hangi dialog Petro?

—Hani karakterler evde verandaya uzanıp sevgi ve sezgi tartışmasına tutuşmuştu ya?

—Evet evet, dedi merakını belli eden bir tonda Piyotr. 

—Pia'nın orada Polina'ya sevgi ve sezgi hakkındaki anlattıklarından emin değilim. Hani Polina itiraz etmiş ve coşkun bir sesle "Hayır hayır, sevgi sezilemez, o bir düşüştür, kalbi düz bir ova mı zannettin Pia?" demişti. 

—Hatırladım, dedi Piyotr. Haklı da buldum o itirazı. 

—Madem haklı, biz neden Polina'yı taşralı bir karakter gibi resmettik? Taşralı ne bilsin sezgiyi, sevgiyi, dedi Petro. 

Bu soru Piyotr'ı ürkütmüştü oldukça. Taşralı kalbi kemikten miydi? Yardan düşmeyi bilemez miydi? Sezgi eğitimli şehirliye özgü bir letaif mi, hatta diploma mı gerekirdi? Ya sevgi? O daha mı bakirdi? Taşrada her bahçe meyvesinin dağda taşta yabanisinin olduğu gibi ancak yabanıl olanı mı yeşerebilirdi?

Petro, dalıp giden Piyotr'ı dürttü.

—Ne oldu sana?

Piyotr alaylı ifadeyi çoktan okumuştu Petro'nun yüzünde.

—Sen sezgiye dair hiç taşralı biriyle konuştun mu, diye sordu Petro'ya. 

—Hayır çünkü bu taşralı bir kalbin bilmediği bir gezegeni anlatması gibi olurdu, dedi Petro.

Piyotr anlatmak istemekle içindeki taşkına bend örmek arasında kalmaya durur gibi olduysa da iki kelam etmekten geri durmadı. 

—Polina sezmeseydi düşmezdi, düşmeseydi sevemezdi Petro, dedi. Taşrada yağmur önce gönle düşer, sonra diz sızlar, sen bunu Kafkaslar'dan Dinyeper'e kadar her taşralıdan dinleyebilirdin oysa, dedi. Konağından çıkmamakla kitaplara fazla hapsolmuş olmadın mı, sorusuyla Petro'nun yüzündeki alaylı ifadeyi istemeden de olsa dağıtmak zorunda kaldı.

Biraz sessiz kalmak gerekir ki söz demlensin böylesi vurucu sohbetlerde. Aceleci olmak dostun sözünü düşmanın okundan farksız kılar nihayetinde. Piyotr bunu bilecek kadar yaş almıştı o yalıtılmış ama yavan olmayan hayatından. 

—Peki, dedi Piyotr'a. O dialogları değiştirmeyeceğim ama taşraya dair fikirlerim için bir yolculukta bana eşlik etmen gerektiğini de bilmeni isterim. Kafkasya'ya doğru. 

Gülümseyen Piyotr elbette, dedi. Dizlerimiz henüz sızlamazken.


Öykümüz bölümler halinde yayınlanacağı için okuyucusundan uzun soluklu bu yolculukta molalar talep edeceğini beyan ediyor.