Akıp giderken zaman bir boşluğun içinden

benim takvimim hep o kısacık anlarda duruyor şimdi

Anıların kollarına sarılıyor özlemim

içli içli ağlamak, yazıp çizmek, söylemek anlatabilmektir özlemek

Bilinmezliğin ortasındaki bir iç savaşta topyekûn kaybetmektir özlemek şimdi


Yıkılan bir imparatorluğun ardından kurulan küçük devletler gibidir içimdeki taşlar

Özlemek şimdi kum tanelerinin taş gibi ağırlaşıp yığılmasıdır içimde

Bir ovadan sonsuza dek koşma isteğidir


Son kez toplanmış üzümlerdir özlemek bu bağ bozumunda

Çok sevdiğin birini bir daha göremeyecek olmanın verdiği kederdir şimdi


Taşta açan bir çiçeğin inadıdır özlemek şimdi

Kendine herkes olmayı başarabilmiş bir başınalığın kuvvetidir

Ayaklanmış, susmamış, direnmiş olmak, korkulara yenilmemektir


Çiçeklerle, düşlerle, tutunduğumuz birkaç cümleyle geçebilmektir bu gamın içinden

Daha sıkı sarılmak, daha çok küsmek, daha çok kavga etmektir şimdi bu

Örselenmiş tüm sevinçleri bir çocuk neşesiyle taze tutmaktır


Özlemek, unutmak, düşmek ve tanışmak her yeni biçimiyle

her eylemin gayesi verdiklerini almaktır şimdi

bütün sessizlikleri avaz avaz bağırmaktır