fazla zaman yoktu, oyalanmadım ben de

hıçkırık bastırabilirdi belki kavgalarımızı

yağmur sesinden önce.

sonradan anlaşılıyordu hatıralar

üstünden günler geçtikçe

penceren manzaralı ama

kabullen evin soğuk alıyor işte.

inat ediyorsun, bıktırıyorsun

tek kaçış yolunmuş gibi

bir tek ona sığınıyorsun.

bir yerlerde izsizliğin ve kelimelere olan hissizliğin

ki bilmem kaçıncı yılındasın

kalbimde bıraktığın sessizliğin.

sayamadım kaç kere hissettirdiğini

veda eder gibi acı dolu sevgisizliğini.

dönüp dolaşıp vuruyor beni.

çok düşünmüyorum artık

bir anlamı olmayan şeylerin kıyısındayım boğulmaktan son anda kurtulduğum denizlerin.

bir de umut var, gölgesi sonradan çıkar

bir şekilde taşımıyor mu sanki her insan diye bana sorar.

parmaklarında umut yazar, ezberleri bozar

sanırsın ki şiir yazdı diye edebiyattan en çok o anlar.


tunç kafiye mi?

cinaslı mı?

bakış atacaksak eğer karşılıklı bilmem ki

sence de gözlemci bakış açısı mı?


ilginçtir ya

bu şehirde adı Buse olan bir kadın ve dudaklarına hiç buse konduramadım,

yoksa değil miydi gözlerin

beni en etkileyen söz sanatım