Hep bir seyler eksik ve izlerini bırakmışlar yiterken duvarlara, tavana, sokak lambalarının gölgesine, tanımadığım seslere. Tanrı'm! Neden, Tanrı'm? İnan bilmiyorum, beni neden "yoktan" var ettiğini.


Cümle bir. Sebep, sonuç, yargı, infaz. Aslında hepsi bundan ibaret, bu tek cümleden. Ama sayfanın geri kalanını boş bırakamam. Tıpkı hayatımın geri kalanını boş bırakamayacağım gibi. Yazmalı ve yaşamalıyım, doğrusu böyledir. Zift gibidir, zordur, yumrular dizer insanın boğazına ama doğrusu böyledir. Bu yüzden sayfanın devamı, orada olması gerekirken gelip içime çöken eksikliğin izleriyle dolacak. Ben yazacağım, siz okuyacaksınız, böylece birbirimizi eksik olmadığımıza inandırmış olacağız. Oysa her hayatın belki bir an'ı, her metnin de bir cümlesi vardır. Geriye kalanlar o tek cümleyi seçebilen gözü değerli kılmak, o tek an'ı hatırlanabilir kılmak için yazılır ve yaşanır. İnsan kolunu kanadını kıran eksikliklerden, nefesini kesen boşluk hissinden öyle korkar ki... Ona teslim olmak istemez, sözü uzatır, hayatı yaşar. Doğrusu budur. İnsan, onu delirten eksikliğin izlerini her yerden toplar ve kendi içine kapatır. Sonra da unutur yerini. Çünkü doğrusu budur, doğrusu kendine yalan söylemektir. Suskunluk yankı yapmasın diye kahkahalar atmaktır. Kof romantikliklerle bezenmek, dahası bunlara inanmaktır. Doğrusu, halının desenlerine dalmamaktır dostlarım. Eksik olmak ama eksik kalmamaktır. "Yapabilmek" üzerine kurmak bir yaşamı ve kapalı gözlerini gökyüzüne kaldırıp derin nefesler vermemek. Arkadaş edinmek, sevgili bulmak ama nihayetinde kendinden ibaret kaldığında da gözlerini kocaman açmamaktır. Yaşanacaksa böyle yaşanmalıdır, doğrusu böyledir. Peki yanlışı? İyi geceler tavan.