İyi hissettiren şarkılar.


Mutluyken yazmadığımı fark ettim.

Çok garip.

Sanki mutluyken anlatacağım bir şey yokmuş gibi. Sanırım insan yalnız ve anlaşılmıyormuş gibi hissederken yazmaya yöneliyor. Ve sanırım Dostoyevski gibi yazarların çıkış noktaları da bu.


Az önce yazlıktaki duşta fark ettim ki, üzüleceğim hiçbir şey yok hayatımda. Tek bir şey bile. Somut olarak.

Ama ne oluyorsa içimde bi' keyifsizlik baş gösteriyor çevremde uçuşan her kelebeğe rağmen.

Sanırım herkeste vardır bu.

Bu olmadan her şeyin tadı cam kadar berrak çıkar çünkü. Bu olmadan arkasından baktığımız hayat camı görünmez olur. Aana kendini verir düşünemezsin bu olduğunda.

Kaptırır kendini, akarsuya kapılmış sürüklenirken ne aktığını fark edersin akarsunun ne de kat ettiğin mesafenin.

İçindesindir aanın.

Ama keyifsizlik araya girdiğinde, cam kalınlaşır, hayat buğulanmaya başlar. Ve kendinle yalnız kalmaya başlarsın.

Bu sefer hayatı yaşamak yerine, onu düşünmeye kalkışırsın. 

Kendine, havada uçan kelebeklerin gözünden bakmaya,

metroda karşılaştığın yaşlı amca gibi, sokakta top peşinde koşmaktan dizleri yara olmuş çocuklara bakar gibi bakarsın kendine.


Hayatını aklından geçirdiğinde, birincil kişi olduğunu unutup, çocuklarına masal anlatan anneler kadar uzak kalırsın kendi hikayene.