Bugünlerde bazı şeylerin altından kalkamıyorum, üstesinden gelemiyorum, anlamlandıramıyorum. Sen varsın ve neden oradasın onu bile bilmiyorum. Varlığının benim için anlamını çözmeye başladığımda hâlâ orada olmaya devam edecek misin merak ediyorum; seni ve sana ait olan tüm duyguları bilmek istiyorum. Gizli ve çekingen adımlarının bizi götüreceği yerleri görmek istiyorum. Sen varken düşüncelerimizin ve edebî yaralarımızın eksik kısımlarımıza denk gelip bizi ve birbirimizi beslemesini ve seninleyken yaşadığım dokunmadan sarılıp sarmalanabilme ya da güvende olma hissiyatını seviyorum. Hisseden kalpler için susmak en az konuşmak kadar gürültülüdür. Bunu da bilmeni istiyorum.
Sen gelmeden önce kurulu bir düzenimiz vardı. Şimdi her şey alt üst oldu. Sen geldin. Kendi kendime üstesinden binbir zorlukla gelmeye çalıştığım büyük bir ifadesizlik dönemini kolaylıkla geride bıraktım. Sen geldin, heyecanlarımı buldum. Sen geldin, heyecanlarım beni buldu. Doğru insanlara denk gelmedikçe insan zamanla kendi doğrularını da yanlışlamaya başlıyor. Duygularını tanıyan bir kalbe denk gelmenin bedeli öncesinde yanlış kişilerle girilen yanlış muhabbetlerden sağ çıkabilme hüneri olmalı gibi, ne dersin? Vazgeçtim, boş ver. Bunlar zamanın uzun zaman önceki meseleleriydi. Hallettiğini zannettiği... Sen kendin için "yeterince iyi" olmaya çalış. Senin için her zaman burada olacağım ben. Kapı birazcık açılsa, aralanacak her şey. Ama henüz çok erken değil mi? Zamanı vardır. Biliyorum.
Her şeye rağmen, iyi ki geldin dost. Tam zamanında yetiştin. Hoş geldin. Bir yığın neşe ve düşünce getirdin beraberinde. Farkında olduğunu sanmıyorum tabii. Mecbur da değilsin zaten. Duygulardan anlayan biri olduğunu bildiğim için yazıyorum bu satırları; duyguların hangi anlamlara gelmediğini bildiğini de biliyorum çünkü. Bu yazıyı bir gün okuyacak mısın ya da ne zaman okuyacaksın bilmiyorum.
Yine de her şeye rağmen, düşüncelerinle ve hissettiklerinle bu zamanda yaşamıyor olmaya devam etmeni ve o çocuksu heyecanını hiçbir zaman kaybetmemeni diliyorum.