yine akşam oldu her yer karardı

elimde sigara siyahın içindeyim

düşünüyorum şu dünyayı

bir hikaye geliyor aklıma

içinde sen yoksun


sirkeci’de buluşuyor kadın ve erkek

sarayburnu’nda oturuyorlar

bir kitap düşüyor yere

o kitap şimdi nerede

içinde ben yokum


hafif bir yel esiyor gülhane'ye giriyorlar

önceki gün devrilen ağaç yerde uzanıyor

gökyüzü gayet pembe, havada bir koku var

çiçekler açmış ötüyor kuşlar

sen o çiçeklerden değilsin


süleymaniye’de şehre tepeden bakıyorlar

yakında bir yerde mimar sinan uyuyor

erkek gayet memnun kadını seyrediyor

şehir ikisini seyrediyor, kadın gülümsüyor

masada oturan ben değilim


o karanlık sokakta yürüyorlar

arkadan bir hicaz beste duyuluyor

arındırılmış şehir, kimsesiz kalmış

adımlar atılıyor kaldırımdan kaldırıma

o adımları atan sen değilsin


kadın yağmur bakışlı, erkek hoyrat bıyıklı

yanaşıyorlar santa maria draperis’e

içeride meryem ana ağlıyor, yağmur yağıyor

bir saçak altında buluşuyor gözleri

şemsiyeyi tutan ben değilim


adaya gidiyorlar, büyükada’ya

vapurda bir şiir okuyorlar

geziyorlar tepeleri yavaş yavaş

bir incil buluyorlar katolik mezarlığında

bisikletten düşen sen değilsin


sonra beyoğlu’na gidiyorlar

grand pera’da bir film oynuyor

kadın saçlarını kestirmiş

omzunda ya var ya yok

çok güzel gülüyor o akşam dünya

rumdan kalma bir apartmanda

erkek kadına tapıyor

dışarıdan bin türlü ses geliyor

onlar duymuyor

bir yelde savrulan iki tüy

tevafuk etmiş hayatları birleşmiş

böğürtlen kokuyor bütün caddeler

cadde-i kebir’e serilmiş güller

insanlar var ama yok gibiler

farklı bir aleme girizgahtır bu

ne eşik kalmış ne kapı

yıldızlara uzanıyor tözleri


ne sana tapan benim, ne tapılan sensin

ne bu şehrin gökleri pembe, sokakları çiçek


bir fotoğraf çekiyorlar birlikte

yarısı sende yarası bendedir

buruk tebessümler kalıyor dudakta

mütehaşi eller uzaklaşıyor

gözler gayet yaşlı, a’meş halde, kısık

mezarlarını sırtlanıp geliyor büyük ozanlar

adına ayrılık diyorlar, ayrılık.


B. Aydın - Temmuz 2021