Örüyorum yaralarımı hayata iliştirerek

İki ters bir düz

Acılarımı kanatıyorum ta ki kanayamayana dek

Yok sayıyorum kendimi ve tekilliğime dair yaşayan her şeyi

Çöpe atıyorum sayfalarca adımı karaladığım bana dairlikleri

Çıldırışımın hazin sesi ne kadar da cılız

Kimse bilmiyor kahkahamın hayata iliştirilmiş birkaç yaradan ibaret oluşunu

Kimse duymuyor cılız sesimdeki boğaz düğümlerini

Ve neyse ki kimse bilmiyor vurulduğum yerlerin izi geçmez kalıtlarını

Böylece geçebiliyorum ara sokakların sonu gelmez sığ sessizliklerine karışarak

Issız bir sahil kenarında böylece çoğul kalabiliyorum cılız sesimle ben baş başa

Martılar oynaşırken sabahın uykulu gözlerinde

Ben de eşlikçileri oluyorum böylece hayata iliştirebildiğim taraflarımla


Yoksa yaşam gür bir sesin acı acı solumasına katlanabilecek kadar dramatik olabilir mi

Bekleyebilir mi sonu gelmez bir maratonda pansuman dolu molaları

Ya da uçsuz bucaksız bir uçurumda kaç ölüme göz yumabilir neşe

Keder ve hüzün dip dibe oturup gecelerden sabahlara gözyaşı dizerlerken evlerin damlarına

Güneş nasıl süzülebilir boydan boya bir tenin çıplak yüzeyinde

Nasıl dolabilir ferah bir nefes ona muhtaç ciğerlere


Hayatın tekdüzeliğine ekliyorum bu yüzden acıları ki

cılız sesim holigan olmasın diğer dairliklere

neşe kalsın tebessümüyle başka yüzlerde de

bir ben bilmeliyim sesimin yankısını

bir ben haberdar olmalıyım kalıtların varlığından

bir ben tekilliğimde çoğulmuşum gibi de yapmalıyım

ve ördüğüm yaralarımı iliştirip kıyısına köşesine yaşamın

sarılmalıyım yine de ona isteksiz kollarımla

o halde ne mutlu

sonunda kendimi yok sayıyorum.