Yine zerre uyuyamadığım bir gecenin sabahında
Uykuyu boşverip erkenden dışarı atıyorum kendimi
Pek bir şey almıyorum yanıma, açık havada biraz yürüyüp eve dönmeyi planlıyorum yalnızca
Belki ilaveten yakınlardaki bir kahve dükkanına uğrayıp kahve alırım diyorum en fazla
Yürüyorum
Aylardan şubat, hava sıcaklığının derecesi iki basamaklılarda
Zaten bu yıl doğru düzgün uğramadı kış Ankara’ya
Misal şimdi sabahın erken saatlerinde dahi hissedemiyorum ayazı
Aylardan şubat, Ankara ayazdan yoksun
Tüm bu düşünce trenleri zihnimin içerisinde döşeli raylardan hızlıca geçip giderken duruyorum aniden
Kafamı kaldırıp etrafıma bakıyorum, kahve dükkanına gelmişim bile
İçeri girip kahve alıyorum
Ödemeyi kartla yapıyorum, temassız
Tam o sırada zihnim tetikleniyor
Zihnimin peronlarından bambaşka düşünce trenleri kalkıyor
Bambaşka âlemlere gidiyorum
Kendimi bir anlığına kredi kartının temassızlığıyla özdeşleştiriyorum
Ben de
Temassızım.
Her an değil belki ama çoğu zaman temassızım.
Doğuştan değil
Temassızlığım.
Bu dünyada zaman geçirdikçe, kronolojik yaşım ilerledikçe gelişti
Temassızlığım.
Önceden, özellikle çocukken görece iyi durumdaydı
Temaslılığım.
Ama ürkekti(m) yine de
Çocukkenki
Ürkek, hassas ve alabileceğim en ufak kırıcı tepki karşısında temasımı anında geri çekmeye hazır bir temaslılık hâliydi
Şimdi, yirmi dört yaşımda ise
Ürkekten ziyade öfkeli, yine hassas içten içe ve bu sefer alabileceğim tepkileri zerre umursamaksızın, tamamıyla kendi bireysel mevcudiyetim doğrultusunda hareket etmeyi seçtiğim bir temassızlık hâli…
Ürkeklik yerini öfkeye bıraktı
Zaman içerisinde tanık olduğum pek çok şey
İnsanların yüzeysel, şekilci ve ölümüne materyalist yaklaşımları
Olduğum hâlimle hiçbir zaman hiç kimse tarafından doğru anlaşılamamış olmanın hüsranı ve bunun beni sürüklediği tek başınalık bataklığı
''Neysem o'' olarak görülememek
Sanki Tanrı tarafından ''gerçek ben'' ile insanların arasına benim göremediğim, göremediğim için de bir türlü müdahale edemediğim bir perde yerleştirilmiş gibi
Sanki Tanrı ''gerçek ben''i en başından itibaren kasten maskelemeyi, gizlemeyi seçmiş gibi
Görülememek
Öfke biriktirdi içimde...
Ben bilinçli bir şekilde takmıyorum o maskeyi, insanlar ile ''gerçek ben'' arasına kasten çekmiyorum o perdeyi
Sanıyorum ki bu, bana doğuştan iliştirilmiş şeylerden yalnızca bir tanesi
Bana doğuştan iliştirildiğini sanıyor olduğum bu şey dolayısıyla
Çok küçük yaşlarımdan itibaren doğru anlaşılabilmek adına belki haddinden fazla çabalamam, kendimi ifade etme hususu üzerinde fazlaca yoğunlaşmam gerekti
Hayatım boyunca hem en büyük derdim hem de en büyük maksadım
Kendimi olduğum hâlimle ifade edebilmek oldu hep
Doğru anlaşılabilmek adına bu denli çabalamak mecburiyetinde kalışım;
Hayata
Doğru anlayabilmeleri adına, beni bu denli çabalamak mecburiyetinde bırakışları;
İnsanlara
Karşı öfke biriktirdi içimde
Çocukluğum süresince bana eklemlenmiş bulunan ürkeklik illeti, yerini öfke ve asiliğe bıraktı yıllar içerisinde
Çocukken ürkeklikten çoğunlukla eğik duran başım, yıllar içerisinde biriken öfke ve asiliğim doğrultusunda başkaldırmaktan çoğunlukla dik şimdi
Meğer ne kıymetliymiş kendi başının dikine gitmek!..
Kendi başımın dikine gitmeyi seçiyorum artık
Gidiyorum dikine yokuş yukarı gitmesine de
İçimdeki belli başlı yaraları da görüyor, onların acısını da duyumsuyorum aynı zamanda
Hiçbir zaman hiç kimse tarafından olduğum hâlimle, ''neysem o'' olarak görülememiş ve doğru anlaşılamamış olmanın kapanmayan yarasını görüyor, onun acısını duyumsuyorum
İçimdeki belli başlı yaralar ve onların acısıyla ilerlemeye çalışıyorum hayat yolculuğumda, artık tamamıyla tek başıma
Kendimi anlatmak için çabalayacak takat ve istencim kalmadı zira...
Ürkekliğin yerini yıllar içerisinde öfke almış olsa da
Hassasiyetim baki...
Bir insan hassas tabiatlı olmaya görsün
Hassasiyetini zayıflık ve güçsüzlük ile eşleştirmekten mütevellit ömrü boyunca kendisini sertleştirmeye çabalama ihtimalinin mevcudiyetine rağmen
Hassasiyet mütemmim cüz, bütünden ayrılamayacak bir parça
Hassas tabiatlı yaratılmış olmakla lanetlenmiş insanlar için
Hassasiyet baki…
Hassas tabiatlı insanların en temel hayat öğretileri zannımca
Sertleşmeden güçlenmek
Esneklikten uzak biçimde katılaşmadan sağlam ve dayanıklı hâle gelmek
Betondan inşa edilmiş bir gökdelenden ziyade dev bir bambu gibi olabilmek
Bir darbe aldığında aşırı katılıktan çatlayıp yıkılmak yerine esneyip eğilip bükülerek sağlam bir şekilde ayakta kalabilmek
Sağlıklı sınırlarını şuurluca çizip gerektiğinde tekrar tekrar vurgulayabilmek fakat sınır çizmek adına etrafına şuursuzca duvarlar örmemek
Doğru düzgün sevilmeyi kaldıramayacak insanlara başa çıkamayacakları sevgiyi gösterip nihayetinde o sevginin heba edildiğine tanık olmaktan sebep, kalbini diğer herkese tamamen kapatmak yerine o paha biçilemez sevme kapasitesini aktaracağı insanları doğru bir şekilde seçmek
Kim ne derse desin
Hassas olmanın zayıflık, güçsüzlük demek olmadığını
Bir insanın hem hassas hem de güçlü, sağlam ve dayanıklı olabileceğini
İçinden ağlamak geliyorsa, nerede ve kiminle olursa olsun, ağlamanın utanılacak bir şey olmadığını ve kimseye neden, niçin ağlıyor olduğunun açıklamasını yapma mecburiyeti bulunmadığını
Hassasiyetini inkâr edip onu ha bire içinden dışarı atmaya ve kendisini öyle değilmiş gibi göstermeye çalışmakla esasen daha güçlü bir insan hâline gelmeyeceğini, bunun kendisini kandırmaktan ve doğal bir parçasını dışlamaktan başka bir şey olmadığını
İdrak edebilmek
Ve daha nicesi…
Çocukken alabileceğim en ufak kırıcı tepki karşısında temasımı anında geri çekmeye hazır temaslılık hâlim
Alabileceğim tepkileri zerre umursamaksızın, tamamıyla kendi bireysel mevcudiyetim doğrultusunda hareket etmeyi seçtiğim bir temassızlık hâline dönüştü yıllar içerisinde
Çocukken
Temasta olabilmek uğruna yitime uğrattığım kendime olan saygım
Doğalından uyumlanamadığım kolektif yapılara kendimi sentetik biçimde ait kılmaya zorlayıp o yapıların içerisinde erittiğim bireysel mevcudiyetim ve ölümüne gizlediğim eşsizliğim
Yaralar açtı içimde
Sırf temasta olabilmek uğruna
Kendime sırtımı dönmek, kendime olan saygımı yitirmek, bireysel mevcudiyetim ve eşsizliğime hayatımda birincil önceliği vermemek
Derinden yaraladı beni
Bunun nasıl bir şey olduğunu, içimde oluşturduğu koyu his paletinin bin bir karanlık tonunu
Gördüm, duyumsadım, deneyimledim
Tüm bunların içimde açtığı yaraların acısıyla tamamen zıt yöne gittim
Temassızlığı seçtim
Temasımı gittikçe azalttım, bir süre sonra hepten kestim
Bireysel mevcudiyetim ve eşsizliğimi tamamıyla kucaklayıp onlara ömrüm boyunca muhafızlık edeceğim derken
Dengeyi kaçırıp
Bireysel mevcudiyetim dışında başka hiçbir şey göremez hâle geldim, kendi eşsizliğimi keşfetmeye çalışırken başkalarının eşsizliğini keşfetme merak ve heyecanımı büyük ölçüde terk ettim
Bir uçtan diğer uca geçtim
Söz konusu diğer uçta görece uzun bir süredir bulunuyor olmamdan sebep, burada kalmama biçilen sürenin gittikçe azalıyor olduğunun idrakindeyim
Zira bu zamana, yirmi dört yaşıma dek
Hayatın, insanı net ve keskin bir uçta mütemadiyen bırakmayacağını öngörebilecek kadar denge prensibi üzerinde tefekkür edip kendimi ve hayatımı bu doğrultuda gözlemledim
Bir ucu sağlıksız bir şekilde deneyimlemenin kaçınılmaz sonucu
Dibine kadar deneyimlemektir onun tam zıttı olan ucu
Onu da dibine kadar deneyimlemenin akabinde
Bu sefer o zıt uca ait deneyimlerin edindirdiği farkındalık ve bilinç ile yeniden deneyimletir hayat en baştaki ucu
Ve böyle böyle buldurmaya çalışır dengeyi
Bu açıdan bakıldığında
Hep birtakım zıtlıkları bir etmeye ve hep bir şeylerin dengesini yeniden bulup o dengeyi sürdürmeye çabalamakla geçiyor insan hayatı...
Görece uzun bir zaman boyunca deneyimlemiş olduğum sağlıksız temaslılık hâlinin akabinde
Onun tam zıttı olan temassızlık hâlini görece uzun bir zamandır deneyimlemekteyim halihazırda
Dolayısıyla
Söz konusu temassızlık hâlinin sonsuza dek sürmeyeceğini
Zıttı olan uçtan birtakım deneyimlerin hayat tarafından hayatıma elbet bir gün yeniden getirileceğini ve o günün muhtemelen çok da uzak bir gelecek dahilinde olmadığını
Öngörebiliyorum...
Geçmiştekinden farklı olarak
Bu sefer temassızlık hâlini deneyimlemiş vaziyette, bu uca ait deneyimlerin bana iliştirdiği farkındalık ve bilinç ile yeniden temaslılık hâlini deneyimlemem gerekeceğini
Öngörebiliyorum...
Edinmem gereken öğretiyi bu sefer edinebilmiş miyim yeterince
Teoride idrak ettiklerimi doğru düzgün taşıyabilecek miyim pratiğe
Ölçülecek, tartılacak hayat tarafından
Öngörebiliyorum...
Ve tüm bunların zamanının gittikçe yaklaşıyor olduğunu hissedebiliyorum...