ben geldim
köşelerimi yonttum bak
yarın giyeceğim gardımı indirmedim.
üstümdeki buhranı çıkarmadan
oturmayacağım koltuğa
ben geldim kaldır dizindeki boşluğu.
göğsümdeki pası sildim bak
belimi kırarak temizledim onulmaz yerlerimi
kalbimi kandırarak aldım tozları
karanlık basınca perdeyi çektim
ben geldim üstümü sıkıca ört.
aydınlık türkülerinle uyut beni.
biliyor musun
yokuşlar mahallelerden ibaret değil
freni bozuk bisiklet gibi düşüyorum içsel yokuşlarımdan
ağır torbalarla çıkıyorum nefes molaları alarak
ben geldim bir tabak daha çıkar.
kızıl saçlı bebeğimi devrettim hayalsiz bir kadına
gözlerine aldanıp sözlerine bulandım
saatlerce bekledim balkonlarda
sen hep geç kaldın.
ben geldim çift dikiş dik yaralarımı
kaburgamdaki uğultu susmuyor
üstüne bir de hiç gelmeyişinin sancısı
yılgın bir şiirin dikizleri üstümde
perdeyi bulanın pencere ile bir sorunu olmalı.
ben geldim temiz çarşaflar yaz gövdeme
saçlarımdaki papatyalar soluk
maktulü bahçeler bu zihnimin
kimsenin suçu yok solan çiçeklerde
ben geldim lekelerimi çıkar.
Songül Uslu
2024-01-15T13:57:43+03:00Sizin eklediğiniz dizeler çok dokundu içime. Var olun hocam. Hiç susmasın kalemimiz.
Mirza Şamil Sözal
2024-01-15T13:34:49+03:00Kaleminize yüreğinize sağlık.. Yine dökülmüş düşmesi gerekenler kağıda ve çocukluğumuz, freni patlayan bisiklet ile tekerleği arasında takılı kalan ayaklarımız arasında döngüye mi düşmüş, ayaklarımız kan revân olmuş ama durduramamışız.. Âh ki bu hâl..
Sen gittin duramadım sonra
atılan çamurlar üstüydü,
Ben geldim çıkar lekelerimi
-Bir beyazlık ân-
Açan çiçeklere de kimsenin yok mazereti
Çocukluğum ki yokuşlara
Senin adınla küsülüydü..
Yok oluşlara
bilmem kimin sanıyla..🌹