Gün açıldı... İki üç bardak kahve eşliğinde, elbette sardığım bilmem kaç sigarada yanı başında..

Bir kaç satır okundu. Aynaya bakıldı... Kocaman bir boşluğa bakar gibi..

Gün elbette iyi ya da kötü başlamak zorundaydı.. Standart, eh işte gibi kavramlar bile bünyede bir bulantı isteği yaratıyordu. Bunu da bir çok defa düşündüm elbette.. Ya karakter, ya coğrafyanın getirdikleri ya da sadece gerçek anlamda ortasını sevmemekle ilgiliydi..

Sebebini biliyorum tabii ki siz bilmeseniz de olur... Hatta zahmet edip anlamaya çalışıyorsanız okuduklarınızı belki de sözcüklerin sıradan sahibi hakkında da birkaç bilgi edinirsiniz.. Belki hayal gücünüzü kullanırsınız..

Ne de güzel olur tıpkı çocukmuşuz gibi masum ve yaratıcı, bir ağacın bir çiçeğin bir duygunun kıymetini bilerek hakkını vererek..

Olur mu?

Elbette özgür irade. Ne de komik bir kavram,

özgürlüğümüzün de irademizin de sahibi olamadığımızı bilmeyenlere gelsin.. Gülüyorum acı acı..

Gün işte başladı bir defa bugünde nasılda kirlendiğimizi düşünmeye koyuldum.

Bedenlerimiz, zihnimiz, ruhumuz, kalbimiz hep beraber işte benliğimiz..

Ne yazık değil mi?

Kirli olsun bedenimiz, asla temizlenemeyecek zihnimiz, çözümü biz bile değiliz.. Peki kalplerimiz?

Onu neden böyle sıradanlaştırdık neden kirlettik çürüttük?

Ya ruhumuz, o kalsa olmaz mıydı?

Sigaranın kahveye eşlikçiliği bile, düşününce bir bağ gerektiriyor. Hatta istemesen de oluşturuyor...

Peki kişinin kendine dürüst olmayışı,

sadakatsizliği nasılda garip bir halde..

Bir çırpıntının getirdikleri bir bağ oluşturamıyor, insanla insan arasında..

Her geçen gün biraz daha kirleniyor,

basitleşiyoruz..

Seviyoruz bir kadının (erkeğin) bedenine dokunmayı, koklamayı, öpmeyi.. Hadi hayal gücü, kalanını size bırakıyorum. Peki koklarken bir bedeni ya da hissederken neden dokunamıyoruz o ruha...

Neden hemen, bir an da kayboluyor ve hiçbir şey yok gibi yaşayabiliyoruz.

Neden insanlar aç mesela?

Evsiz?

Neden öldürülüyorlar..

Gerçek bir şey neden yok...

Neresinden tutalım; bir kitabın bir paragrafına mı yaslanalım..

Bir fotoğraf karesinin hikayesini mi kurgulayalım...

Kendi hikayenin sıradanlaşması, kirlenmesi benliğini yormaz mı?

Zihnini kemirmez mi?

Uykuların ziyan olmaz mı?

Bir kahvenin bir sigaraya eşlik edebilmesi bile daha sadakatli değil mi?

Kirlendik hem de çok..

Bir kapı açıp, bir ruh birde kalpler için ufacık bir ışık mı baksak?

Yoksa topyekün

hep beraber

hadi hepinize,

hepimize

kirlendik temizlenmemek üzere...