Bir rüzgâr esti ayrı düştü beraberliğimiz

Tatlı bir telaşe içinde,

Baharın gelişini,

İlk çiçeğin açışını gözlerken,

Senin yeniden doğmanı beklerken yani.


İşte böyledir bahar ayları.

Esrik zamanlarda boşluğu andıran,

Sözün gölgesi üzerinden,

Şuursuz, gürültülü düşlere kurulan bir yol gibi

Avaz avaz renksizliğe sürüklüyor.


Anı olacak her anın dününden duyulan

Çıplak bir sesti yarının sancısı

Gece ile gündüz arasından esti usulca rüzgâr

Sızdı çürük anılar,

Yitirilen, uzak düşen ne varsa.


Bunun adı, gerçeğin düşe dönüşmesi

Kaçtıkça sana dönmekti.

Boşluğun sarsılmaz mahiyeti,

Sen olmadan önceydi.


Körlenmiş sevgilerin acısını bırakıp bir yana

Sonu eksik hikâyeler üzerinden,

Ütopik kurguya dair bir dizgi düşlemek,

Ruhsal devinime hazırlıksız yakalanmak yerine/ona kapılmak,

Etkisi çığ gibi büyüyen meseleleri,

Sükûn içinde,

Geçmesi umulan zamanla bastırmak,

Arzulanmış, sade sevgiler yaratmak için koştururum.


Karanlık kapıları ardımda kapalı tutmalı,

Duyulması gereken tınılara kulak vermeli,

Görünenden taşan bilinmeyenleri dikkate almalı belki de.

Nihayetinde,

Renkler de dağılabilir muhafaza edilmemiş sevgisizliğin içinde, dikkatler de.