"Ne oldu?" Üzüntüyle baktı.


"Güzel şehrime..."


Sokaklarda kimse yoktu ve şehir birileri tarafından yok edilmiş gibiydi: Evin önünde bir fırın vardı. Orada oturur ve yazardı. Aşk hakkında yazmayı çok severdi. Ama hiç aşık olmamıştı.


Buradan birkaç dakikalık yürüme mesafesinde bir okul vardı. Oradan geçen çocukları aileleriyle birlikte görebiliyordu. Çocuğu olduğunda nasıl bir hayat yaşayacağını merak ediyordu.


Bir büyükannenin sahibi olduğu bir bakkal vardı. Her zaman oradan taze sebze ve lezzetli meyveler alırdı. Ama o anda orada kendisinden başka kimse yoktu.


Aşağı indi ve şöyle dedi: "Austin, orada mısın?" Ama kimse cevap vermedi. "Nerede o?" diye mırıldandı. Aklına bir fikir geldi. Mary'i aramak...Telefonuyla komşusunu arayacaktı. Neden daha önce aklına gelmemişti ki? Yukarı çıktı ve komşusunu aradı. Ancak aramasına cevap veren olmadı. "Burada neler oluyor?" diye düşündü. Bir terslik olabileceğine ihtimal vererek hemen paltosunu giydi ve dışarı çıktı.


Bir uçak iniş yapıyordu. "Bu da ne?" Yabancı üniformalı askerlerden biri yaklaştı ve ona şöyle dedi: "Çok üzgünüm hanımefendi, aileniz öldü." Kadın şok oldu. Kendi kendine mırıldandı: "Sadece bir gecede mi? Bu sadece bir rüya, değil mi? Hayal gücüm yine şaşırtmadı." Asker yanına oturdu ve ona dostça bir gülümsedi. "Sizi anlıyorum Bayan Smith." dedi. "Size yardım etmek için buradayım. Lütfen beni yargılamayın. Bunun yerine, bana inanın." O anki duygu karmaşasıyla napacağını bilemedi ve ağlamaya başladı.


"Ya sana inanmak istemezsem? " Asker ona sarıldı. "Seni hiçbir şey yapmaya zorlamıyorum, ben diğer askerler gibi değilim. Lütfen dinle ve karar ver, kalmak mı gitmek mi istiyorsun?" Kız başını salladı. "Dün gece senin ülken ile benim ülkem arasında bir savaş vardı. Her iki ülke de gece boyunca cesurca savaştı..." İçini çekti.


"Anlayacağın üzere, senin ülken savaşı kaybetti. Ailen ve tüm şehir başka bir ülkeye taşınmaya karar verdi. Ama bizim askerlerimiz şehirden kaçmaya çalışanları -buna senin ailen de dahil- buldular ve burada kalmaya ikna olmayanları vurdular. Maalesef ki, onlardan hiçbiri kurtulamadı."


Gözlerini kaçırdı, "Diyelim ki söyledikleriniz doğru. Nasıl kaçabildim?" Kulağına fısıldadı. "Çünkü gözden uzaktın. İyi saklanıyordun ve seni bulamadılar." Onun gözlerinin içine baktı. Gözleri zümrüt yeşili gibiydi. Etkilendi. "Sana nasıl güvenebilirim?" Adam ayağa kalktı ve şöyle dedi: "Bunun için bolca zamanımız olacak. Bu arada, Benim adım Nolan, Christopher Nolan." Kadın başını kaldırdı. "Hadi ama Laura. Bu sadece bir rüya." Düşündü. "Memnun oldum Nolan, ben Laura, Laura Smith." Elini öptü. "Benim için bir zevk, Bayan Smith."