Aslında bakacak olursak çok bir şey değil, kendine ait bir hayatı olmalı insanın. Kendi hayatını kuramamış kişiler çok iyi bilir ki senin seçmediğin eşyalarla dolu odalarda, duvarlarını kendi hür iradenle boyayamadığın, eşyaları istediğin gibi çekip itemediğin, düzen kurup-bozamadığın yer her neresiyse tam olarak o hayat senin değildir. Başkasının hayatı, düzenidir hep.


Ve sen sürekli başkalarının hayatı içerisinde savrulur giderken bir yatak, yastık, gardırop, belki kapısını çarpıp içine kapanabilecek kendine ait bir oda. Evet ta kendisi, aile evi. Ömür boyu beraber yaşayabilmeyi istediklerini söylerler ama bir an önce evlenip gitmeni "dört gözle" beklerler.


İnan bana sevgili dostum. 20 yaşından büyüksen ve 25'li yaşlara geldiysen bu kararı her gün değiştirmek için çabalayacaksın. Belirli bir yaşa geldikten sonra özellikte tek başına şehir dışına çıkmış, tek başına savaşmış biriysen evdeki kaos seni pencere pervazlarını kıra kıra kaçmaya mecbur bırakan bir canavara dönüşmeye başlayacak. Nereden mi biliyorum, he he he bizzat ta kendisiyim.


Aile evi çok güzel; onlarla olmak, ailen tam ise onlarla vakit geçirmek, annenin yemekleriyle kendinden geçmek vs. Tarifsiz duygular, geçmişten kalan tek hatıra olarak bu günlere bakacağım ve çok özleyeceğim biliyorum. Aramızdan biri gitse biz yok olacağız, eski günler gelmez farkındayım. Ki umarım o günü ben görmeyeyim. Her neyse...


Fakat zaman zaman hayatımı sorguluyorum ve ben kendime ait bir hayat kuramadığımı fark edip çıkış yolu arıyorum. Doğmayı dahi ben seçmemişken yaşadığım yeri seçmek bu kadar zor olmamalı. Aileler bu konuda ne kadar katı olursa olsun, insanlara seçme hakkı tanınmalı. Kendi hayatını ancak evlenirsen kurarsın. Neden? İlla hayatımı evlilik yordamıyla kurmak zorunda mıyım? Ee o zaman iş bul, paranı kazan çık kendi evine... Hep aynı konuları tartış dur. Bir ev ne zaman ev olur, içinde aile olduğu zaman doğru. Peki bir hayat nasıl yaşanılır? Evime sokaktaki kediyi, köpeği, kuşu vb. canları alamadığım zaman benim hayatımmış gibi hissetmiyorum. Zaten hep "mış" gibi yapmıyor muyuz? Zaman zaman bilgisayarımı kurabileceğim, ders çalışabileceğim bir masa bulamadığım koca ev gerçekten benim hayatım mı?Tekrar söylüyorum, 25 yaşına gelmiş bir insana öyle iki kelimeyle bir şeyler anlatmış olunmuyor. 25 yaşında işsiz güçsüz evde oturmak zorunda kalan bloğunda bunlardan bahseder durursun işte. Kader mi utanmalı ben mi bilmiyorum ama biz başkalarının hayatında misafircilik oynayarak oturup beklemeye mahkumuz.