Fonda hüzünlü şarkılar çalarken, yine düşüncelere daldım. Son zamanlarda zor bir süreçten geçiyorum, mental olarak zorlandığım ve çok yalnız hissettiğim bir dönemdeyim. Etrafımda insanlar var, ama yine de bi yalnızlık hissi ile boğuşuyorum.
Her şeyin kötü tarafını gördüğüm ve kendimi bir hayli üzdüğüm de bir dönemdeyim ayrıca. Tekrar iyimser olacağım günler gelecek mi yoksa çok mu uzakta o günler henüz kestiremezken, yeni tanıştığım birinin hüzünlü hikayesiyle adeta tokat yemişe döndüm. Kendisi de bana üzgün olduğunu ve zor bir dönemden geçtiğini söyleyince kendi derdimi unutup teselli etmeye çalışırken, laf arasında hem annesini hem babasını kaybettiğini söyledi. İşte tam o an okkalı bir tokat yemiş gibi oldum. Kendi dertlerimizle o kadar meşgulüz ki, sanki en büyük sorunlarla kendimiz başa çıkmaya çalışıyormuşuz gibi hissediyoruz. Kafamızı gömmüşüz dertlerin içine, etrafta ne olup bitiyor haberimiz bile yok. Başkalarının derdine üzülüp kendi sorunlarını yok saymak da doğru değil elbette, ama bazen çarpıcı hikayeler duyunca bazı şeyleri gözümüzde büyüttüğümüzü farkediyoruz. En sevdiklerimiz hala hayattaysa ve bizler hala nefes alıyorsak her sorunun bir çözümünün olduğuna kendimizi inandırmak zorundayız ve olabildiğince çabalamalıyız galiba. En zor tarafı da bu; ümitvar olup pes etmemek. İçimde türlü türlü sıkıntılar varken bu gücü kendimde bulabilecek miyim hiç bilmiyorum. Ufuktaki ışığı şu an için göremiyor olsam da, bir yerlerde bir ümit ışığının yandığına inandırmaya çalışıyorum kendimi.