Çok çalkantılı bir ailede büyümüş olsam bile ablam dünya üzerinde en çok sevdiğim insan. Gideriz diye ikimize oyun bileti almış. Günü geldiğinde yine söve söve hazırlandım. Yola çıktık. Yolda sürekli ağlamak, ablama ''kardeşin yine dellendi'' diye darlamak, sanki öz anam oymuş gibi içimi çeke çeke söylenmek istesem de karnında yeğenim olacak zibidiyi taşıdığı için hiç sesimi çıkarmadım. Kaderime boyun eğip puslu yolu usulca seyre daldım. ''Uzun bir yolculuğa çıkmalı, öyle uzaklaşmalı ki yeni bir hayata başlamalı'' gibi beylik lafları içimden ediyordum. Bir yandan da ablamla, emekli olup feysbuka dadanmış, yazdıkları yüzünden her an evimizi polis basması korkusuyla yaşadığımız annemizi çekiştiriyordum. Gerçekten de annem siyasi görüşleri büyük harflerele dile getirmeye çekinmeyen, memleketin ballı zamanını yaşamış, şimdi ise lafını esirgemeyen birine dönüşmüştü.
Oyun oynanacak olan binaya geldik. Yerimizi bulup oturduk. Oyun bir stand-up'tı. Beğenmemiştim, içimden sürekli eleştiriyordum. Salondan ise kahkaha sesleri yükseliyordu. Tüketim toplumu burada da bulmuşu beni işte. Ne vardı bu kadar gülüp eğlenecek. Biraz kafamın içinde oyalandım. Koltuğa yerleşmeye çalıştım. Sonra sonra bira gülecek gibi oldum. Gülmeyi kendime yediremediğimden hehehe diye hafif tebessüm ediyordum.
Canım kardeşim para verip beni oyuna getirmişti. Böyle düşününce gülmem gerek deyip heheehey höleley diye gülmeye başladım. O sırada oyun bitti zaten. Çıktığımızda oyunu beğendiğimden bahsettim. Eve gitmeden önce künefeciye gidio birer tabak künefeyi mideye indirdik. Çok iyi gelmişti. Sıcak peyniri kadayıfa dolarken düşündüm. Depresyonum, bok gibi hayatım, yıkılmış hayallerim filan bi yana, ben bu kadini gerçekten çok seviyorum!