Sadece bir duvar yaşamı ve ölümü; cenneti ve cehennemi; kaosu ve huzuru nasıl olur da bu kadar net bir şekilde birbirinden ayırabilir?
***
Nazi Almanyası'nda, Auschwitz Kampı'nın işleyişinden sorumlu Alman Komutan Rudolf Höss ve ailesinin adeta masalları andıran huzurlu evleri ve yaşam düzenlerini izliyoruz. Bu huzurlu yuva, her gün binlerce Yahudi'nin katledildiği Auschwitz Kampı'nın hemen yanı başında. Bir başka deyişle cennet ve cehennem arasında yalnızca bir duvar bulunuyor.
***
Film boyunca Höss ailesinin hayatını, günlük rutinlerini, Bay ve Bayan Höss'ün ne kadar iyi birer ebeveyn olduklarını, hayalini kurdukları yaşamı bu lojman aracılığıyla inşa ettiklerini, gelecek planlarını ve aslında ne kadar sıradan insanlar olduklarını izliyoruz. Evet görünen kısım bu şekilde ama insanın içini donduran ve film boyunca geçmeyen o rahatsızlık hissini, kasveti örtemiyor bu şirin aile masalı. Arka planda insanın zoruna giden bir dram ve soykırımın devam ettiği gerçeği ve film boyunca sürekli olarak duvarın ötesinden gelen gelen çığlık sesleri, makine ve silah sesleri, krematoryumdan yükselen dumanlar bizi gerçeklik çizgisinde tutmaya devam ediyor. Hal böyle olunca, Höss malikanesinde gerçekleşen hiçbir insani durum izleyene sevimli gelmiyor, aksine karakterlere ve olan bitene karşı karmaşık duygular hissediyoruz.
***
İkinci Dünya Savaşı Dönemi'ni konu alan yapımlar genelde kasvetli, siyah beyaz olmasa da o hissiyatı veren, dönemin trajik havasını yansıtan bir yapıda oluyor. Ancak The Zone of Interest bu genellemenin dışında kalan yapımlardan biri. Film, sanki o dönemden kısa bir kesit izliyormuş gibi hissettirdi bana. Sanırım bu filmi diğerlerinden ayrı tutmama neden olan farkı beni renkli ve sanki her şey çok yolundaymış gibi bir dünyaya çekmesi. Duvarın ötesinden gelen çığlık, işkence, silah sesleri duvarın bu tarafında oynayan, gülüşen çocuk seslerine karışıyor. Bu tarafta mis kokulu çiçekler, sebzeler, oyun havuzu varken diğer tarafta 24 saat boyunca tütmekte olan ve ölüm kokan dev bacaların uçlarını görüyoruz. Her şey birbirinin zıddı olarak aynı bölgede/alanda gerçekleşiyor. Bir tarafta hayat olanca normalliğiyle sürerken, diğer tarafta ise insan onurunu ayaklar altına alan bir vahşilikle son buluyor. İşte bu noktada film, bize kurgusal bir evrenden değil, yarım yüzyıl önce yaşanmış oldukça gerçek bir dünyadan görüntüler getiriyor. Gerçek bir kampın kıyısında gerçek bir aile. Bizler kadar sıradanlar. Evin işleyişiyle ilgilenen, aileye çeki düzen veren, çocuklarını büyüten bir anne; işten dönen ve ailesiyle ilgilenen, çocuklarını balık tutmaya götüren, onlara masallar okuyan, ailesinin güvenliği ve huzurunu önemseyen bir baba; okullarına gidip gelen, evde kardeşleriyle oyunlar oynayan çocuklar... Bize ne kadar yakın ve ne kadar da uzaklar... Kötülük bu kadar sıradan mı? Nasıl olur da bizim gibi olabilirler? Bu insanların bir canavara benzemeleri gerekmez mi? Ne yazık ki bu sorunun cevabı bizi memnun etmeyecek. Belki de filmi izlerken rahatsız olduğumuz tek şey ölüm kampında olan biten şeyler değil, bu kampın ötesinde hayatın olanca normalliğiyle akması ve katliamın faili ve destekçisi bu canavarların(!) bizim kadar insan olmasıdır. Öyle ki ne Rudolf Höss, ne Hedwig Höss, ne de evdeki diğer karakterlere karşı salt olumsuz duygular besleyemedim. Karakterlerin bir yandan çok sıradan, diğer yandan çok vahşi olmaları, onların iç dünyalarını ve o sessiz anlarda neler düşündüklerini bilmiyor olmak duygularıma kesin sınırlar çizmemi engelledi. Biz burada ne yapıyoruz diyorlar mıydı? İçlerinde pişmanlık var mıydı? Başka bir dünya düşledikleri oluyor muydu? Çocukları ve başka çocuklar için daha farklı bir hayat olması gerektiğini düşünmüşler miydi? Yoksa sadece apaçık bir kötülüğü ve onun insanlarda vücut bulmuş halini mi izliyorduk?
***
Filmi izleyeli bir hafta oluyor ancak bende bıraktığı etki ve hissettiğim duygular halen devam ediyor. Sabit bir tempoda, oldukça yavaş bir film olmasına, içerisinde bir aksiyon bulunmamasına, herhangi bir şiddet görüntüsü, savaş sahnesi izlememiş olmamıza rağmen film, dikkatleri üzerinde tutuyor ve insanı ele geçiriyor. The Zone of Interest, bu yıl 2024 Oscar Ödülleri'nde 5 ödülde aday gösterilmiş, Yabancı Dilde En İyi Film ve En İyi Ses olmak üzere 2 Oscar kazanmıştır.
***
İyi seyirler.
N.T. 🌼