Her şey Issız Adam izlememle başladı, Ada'nın sahafta aradığı kitabı merak ettim ve karakteri daha iyi anlamam için okumam gerektiğini düşündüm ama bu istek ertelendikçe ertelendi. Sonunda kitabı aldım, okudum, beğendim.
Güzel bir kadın; biri fedakar, diğeri saplantılı, öteki manipülatif üç adamın romanı. Hepsinin karakterleri gerekli detaylarla birlikte çok güzel yansıtılmış. Anlatılanlar, okuyucuya hissettiriliyor. İnsanın, yanındaki kişiyle ya da o kişinin kendisine karşı davranışlarıyla nasıl farklı kişiliklere bürünebildiği gösteriliyor.
Fanny ve Troy, bana Bihter ve Behlül'ü hatırlattı. Buradaki fark Fanny'nin ölümünün Troy'un hayatına etkisini daha uzun ve detaylı okuyabiliyor olmamız. Bu yüzden bana önceden de düşündüğüm, Aşk-ı Memnu devam etse göreceğimiz şeyin birkaç ay üzülen Behlül'ün, sonrasında hayatına rahatça devam edeceği fikrini hatırlattı.
Kısacası; keyifle okudum, gülümseyerek hatırlayacağım.
*"Bu gencecik kız, bir başına! Demir gibi sinirlere sahip olsa gerek!" "Yalnızca bir kadın yüreğine," diye bir fısıltı kulaklarına doğru üflendi.
*Bu öyle bir geceydi ki, felaket, en parlak kişilerin kapılarını bile çalsa, büyük bir uygunsuzluk sayılmazdı. Böyle gecelerde çabuk etkilenen kimselerin yüreğinde sevda sevecenliğe dönüşür, umut sönüp kaygı olur, inanç eriyip özleme dönüşür, geçmişin anıları, kaçırılan büyük fırsatlar karşısında pişmanlık uyandırmaz, bekleyişler insanı harekete geçirmez.