Zaman, bizim algımızın ötesinde bir kavram. Yani tıpkı aşk gibi, algımızın ötesinde, ara sıra onu algıladığımız o ufak kısımlarda ise çok büyük şeyler hissettiğimiz bir anlam vortexi. Tanrı değil, sadece Anlama hizmet eden ve son ne demek hiç bilmeyen herhangi bir şövalyesi, Anlamın, tıpkı Aşk gibi.


Zaman, kapasımdan çıkamadığımız bir şey olduğundan ve hayattaysak da yaşamak zorunda olduğumuzdan dolayı toplumun faydası için Zamanı algılayabileceğimiz standart bir sisteme indirgedik, sabit kavramlara, sabit araçlara: Saat.


Evet hepimiz saate baktığında aynı şeyi görüyoruz, peki aynı mı hissediyoruz? Yani saate baktığımızda aslında gördüğümüz şey toplumsal fayda için standardize edilmiş bir sisteme sabit kavramlarla işlenmiş ve algımıza indirgenmiş Zamanın yansıması. Bundan dolayı saate baktığımızda Zamanı değil, sayıları algılıyoruz çünkü sayıları zaten algılayabiliyoruz. 


Saate baktığımda sizle aynı şeyi görüyorum, peki ne hissediyorum?