SELAM!...
Yazmak için yazıyorum,
hayır hayır öfkemi bastırmak için,
dürüst oluyorum ağlamamak için. :)
İlgiden bahsetmek isterim biraz. çok mu ilgiyle büyüdüm yoksa hiç mi? hissettim mi hissetmedim mi? istedim mi istemedim mi? Bilmiyorum birilerini suçlamak bana daha kolay geliyor.
Annemi mesela...
Babamı...
Kendimi.
Sevgi denen şeyden nefret ediyorum. İnsanları sevmek zorunda mıyız? ya da insanların benim sevgimle zorları ne? İntihar gibi bir şey sevmek. Karşılığı var mı yok mu bunu bilememek intihar gibi bir şey aslında.
Bir gün beni gözyaşıma karışacak kadar çok sevdiğine inanırken, bir başka gün ise gözyaşıma sebep olacak kadar nefret ettiğine inanıyorum. Kafamda kuruyorum ama farklı şeyler değiller ki kafada kurduklarım. Bana yaptıklarının devamı, bana yaptıklarının yapmadığı zamanlarda beynimi kemiren kurtlar.
Ya güven istiyorum, sevilmek ve en çok da bunu hissetmek istiyorum. Ben sevildiğimi görmek istiyorum. Herkesin bana bakarken bile 2 kere düşünmesini istiyorum. Kulağına giderse sevgilisine baktığım bana dar eder demelerini öyle düşünmelerini istiyorum.
Ben üzülüyorum, ben ağlıyorum, gözünün içine bakarak sevgi dileniyorum ben. Ama o gözlerimin içine bakarak ondan siktir olup gitmemi istiyor.
Gidebilsem.
Ah bir gidebilsem...
Ama gidiyorum ben bazen, gittim ben bazen. Gitmeme de izin vermiyor ki. Gitsem bile nefesini ensemde hissediyorum. her an arayıp beni azarlayacak, kızacak, küfür hakaret edecek diye korkuyorum. Esir kaldım uzaklaşsam bile yine de onunla hareket ediyorum. Görürse kızar mı, görürse hakaret eder mi, görürse rezil eder mi, görürse duyarsa...
Ben onunla uyumayı çok seviyorum. Ben onunla uyurken huzurlu oluyorum. Ya ben çok büyük şeyler istemiyorum. Zaman geçirelim istiyorum. Kahve içelim mesela hesaplar benden olsun. Ama o karşımda durup benimle sohbet etsin, ama telefona bakmasın, ama başka bir şeyle uğraşmasın. Sohbet etmek istiyorum ya sohbet etmek istiyorum.
Hiçbir sikim anlamadığım futboldan konuşalım istiyorum, siyasetten konuşalım mesela ya da bildiği her şeyi anlatsın bana bende meraklı küçük bir kız çocuğu gibi izleyeyim, dinleyeyim onu.
Anlamıyor hiç hiç hiç anlamıyor. Bir tutam saçımı sevse, yüzümü okşasa, yer mekan fark etmeksizin sevse anlat güzelim ne derdin var anlat dese. Anlatacağım. Bir dese oturup sadece kendini dinleyecek. Beni ne kadar yorduğunu, kafayı yemek üzere olduğumu,
onu aslında çok sevdiğimi ama bana geçmişte yaptıklarından dolayı yeniden aptal yerine konulmaktan korktuğumu,
aldatılmaktan korktuğumu, insanların bana aptal gözüyle baktığını hissetmek istemediğimi , insanların (en çok da onun arkadaşlarının) benle dalga geçtiklerini anlatsam. Anlatacağım ,
anlat derse anlatacağım. Ama onun bana tahammülü yok. Ağlamama bile tahammülü yok. Kaçıp gidiyor. Ağlamamı görmekten korktuğu, incindiği için değil. Kafasını şişireceğim için. Ağlamam onu rahatsız ettiği için.
Herkesi,
her şeyi karşıma aldım. Çok fazla ödün verdim, rezil oldum, kötü kadın oldum, yüzsüz, çoğu zaman da gurursuz oldum. Ama yok yine de yetemedim. Olmadı. Geceleri ağlamaktan uyuyamadım, düşünmekten kafayı yedim ama olduramadım. Öyle süslü kelimeler yazmayı beceremem. Ama onu severken bütün süsleri kullandım.
Mutlu edemedim, yetemedim. Mutlu olamadım yetemedi.