1980 yılının başlarında, bir yaz akşamı Füsun Akatlı, Nimet Tuna, Edip Cansever ve Tomris Uyar o dönemin gözde durağı olan bir noktada buluştu. Bu ünlü isimler arasında konu bir anda aşka, ardından aşksızlığa ve en sonunda aşık olunabilecek bir erkeğin özelliklerine geldi. Tomris Uyar’ın “Yüzleşmeler” kitabında yer alan bir bölümünde bu aşk oyunu kaleme alındı. İşte Tomris Uyar ve dostlarının aşık olunabilecek bir erkekte bulunması gereken özellikleri...



Adam, (o dönemin gözde terliği) Tokyo giymeyecek. Belki de böylelikle onun evde pijamayla dolaşmaması güvenceye alınıyor. Şort yasak değil. Yatarken çorap giymemeli.


Jogginge çıkması, pazar günlerini doğa budalalığıyla geçirmesi -sizi de yürüyüşe zorluyorsa- yasak.


Pamuklu, keten, yün gibi doğal elyaf giyecek. Naylon ve parlak kumaşlar kesinlikle yasaktır.

Herkes adamın haftada en az bir kere yıkanmasına razıyken Ferit, (Edgü) her gün yıkanmasında diretiyor.


Kesinlikle uykucu biri olmasın ama uykusuzluğundan da yakınmasın. Uykusuz gecelerini paylaşılan bin şölene dönüştürebilsin.


Alkolik olabilir de sarhoş olmasın. (Ferit’in katkısı: düşebilir ama çelme takmasın.)


Televizyonda “makul miktarda maç seyredebilir” ama yorum yapmadan, sessizce. Boks ve güreş sevmesin. Turgut “buz patenini” de eklemiş.


Tatil günlerini eşya onarmakla geçirmesin. Elektrik sigortası attığında, musluğun contası yenileneceğinde hemen işe sıvanmasın. Bir usta ayarlayacak kadar bilgili olsun. Cereyana kapılmayacak ya da evi havuza çevirmeyecek kadar zeki olsun yeter.


Ya yüzmeyi ya dans etmeyi bilsin ya da herhangi bir sporu iyi yapsın.


Haftada en az bir kitap okusun.


Bir saz çalıyorsa çalsın ama dostlar toplantısında konser vermesin. Aynı şekilde isterse mavi yolculuğa çıksın ama dönüşünde dia gösterileri düzenlemesin.


Esprisi “humor”a dayalı olsun. Fıkra anlatmayı, “lazın biri,” diye başlamayı nükte sanmasın.


Turgut: askerlik anılarını anlatmasın. Geçmişinden söz ederken, “Sene 1963…” diye girmesin söze. “1963’te filan. Ankara’dayken…” gibi başlasın.


Takside arka koltukta otururken de hesabı ödeyebilsin. Lokantada bahşişi yüzde ondan fazla bırakmasın. Garsonlarla bu koşullarda dostluk kurabilsin. Hesabı öderken cebinden tomarla para çıkarmasın. Diline dolamadığı sürece mali durumu önemsiz, yalnız arabası varsa, arabanın park yerine göre program düzenlemesin. Taksiye binebilsin.


Edip Cansever’e göre, armağan almayı da vermeyi de bilsin. Her hesabı kendi ödemeye kalkışmasın.


Yemek masasında masaya gelen çerezlere saldırmasın.


Hayatında en fazla 6 kere doktora gitmiş olsun (ameliyat sayılmıyor). Antibiyotiklere düşkün olmasın.


İlk gördüğü insanlar hakkında acele ve değişmez yargılar verecek kadar gözükara bir psikoloji uzmanı kesilmesin.


Politik görüşü sola yakın bir aydın olsun. Ama dahi yerine daahi demeyecek kadar düzgün olsun Türkçesi. Parti sloganlarıyla konuşmasın.