Talihsiz bir sevdanın ızdırabından kaçarken,

toprağıma düşen yollarındaki ayıbı,

ruhumda aramaya çalıştığı boş vakit meşguliyetlerini,

vakitli vakitsiz ve mütemadiyen içine düştüğü kararsız hallerini

kalbindeki ufacık güzelliğine verdim

Sınırlarında rastlamışken hayatlarımızın

pencere kenarı yakınlığına aldandım

bir adımlık mesafenin, mesafe olduğu gerçeğini bilemedim

Hem akıllım nasıl olur demeliydim,

nasıl olur ki sunca gecenin yıldızlarını yalnız topladım,

sabahına yalnız düştüm

Ellerim kendime dolandı,

öz alnımı öptüm de kendi koynuma düştüm

Devranmış da dönecekmiş dönecekmiş de

boynuzsuza hak verecekmiş

Güzelim, iyi niyetlim, a gönlüm...

Yolun sonunun kaygısı değil bu,

Bak adımların tadı kaçıyor diyorum

Oturduğun sofradan aç kalkacaksın, yalnız kalkacaksın

Güzelim iyi niyetlim!

Gör sonsuza niyetlenen yolların nerde döndüğünü

Dönemediğimiz yolları nasıl yürüdüğümüzü

Geç kalanların aslında son ana kadar gelmemek üzere direttikleri ayaklarını incittiğini

çamaşırların ilgisiz asıldığını,

Pencere önü saksılarına başka evler ekildiğini...

Derim ki bırak yolcuyu yol seçsin

Derim ki bırak hangi saksıda olmak istiyorsa bir ev bir sevda bir yaşamak

Topla ayaklarını, çiçeklerini içeri al,

dolmak istemiyorsa gün ışığı odana

bırak, açma perdeleri

Pencerende açmak istemiyorsa bir çiçek

ve varlığınla kesişmek istemiyorsa şayet

Topla ayaklarını, kapat kapılarını

Güzelim, iyi niyetlim, a gönlüm!