Deprem bölgelerindeki ateşli seslerin neden olduğunu hepimiz biliyoruz. İnsanların duygularına, yaslarına tamamıyla engelle adına ''seçim'' ayağına ziyaret gerçekleştiriyorlar. Bu bile isteye yapılan davranış modelidir. İnsanların derinlerine gömdüğü acılarını tekrardan gün yüzüne çıkartıp özlem sıcaklığıyla sarılacaktı ki mide bulandırıcı siyasi figürler meydanlara doluşmaya başladı. 

Siyasiler yerlerini bilmiyorlar. Aslında Türkiye'de siyasi adı altında gerçekleştirilen şeyler tamamıyla avuntudan ibarettir. 

Felaketin yaşanacağından habersiz insanlar '' yarınlar '' için en sözler vermişti, kim bilir. Belki birisi evlenme teklifi edecekti. Kimileri de izinli günleri olan Pazar'ı uzun zaman sonra güzel ve eğlenceli geçirmiştir. Kendi grupları arasında konuşmalarında '' bunun tekrar yapmalıyız '' söylemlerinden sonra uyudular. Sabaha kalkamadılar. Kimileri gözlerini açmasına açtı da olaylara tepki gösteremedi ve yaşamının sonlanmasına tanık oldu... 


Molozların altında kalan insanların yardım çığlıkları atmak istemelerine karşılık ağızlarına dolan tozun genizlerini yakmalarını ve bir daha bağıramamalarını düşünebiliyor musunuz?


Memleketin bir tarafından gençlerin hayalleri yok edilirken bu tarafta sevdiklerini kaybedenler var. Acı hiçbir insan ırkında böylesine zorlanmamıştır. Hangi cana dokunacağını, hangi canda hayat bulacağını bilemiyor. Baksanıza acılarımızı bile yaşamamıza izin vermiyorlar. 


Her gün bir toplumun temeline zarar veren haberlerle uyanıyoruz. Bu yazıyı yazarken Çağlayan Adliyesinde silahlı çatışma olmuş. 

Bu olay çok ince bir ipin üzerinde duruyor. Kanımca, halk sesini çıkarmaya ve hakkını savunmaya başlayınca bir göz korkutma adı altında böyle bir eylemin olmasına maşa tutulmuş olabilirler. Krizin fırsat doğurduğunu unutmayalım...


Yakın zaman içinde kendi insanlarımız ortada hiçbir sebep yokken birbirlerini öldürmeyi ilke ediniyor, her gün bir yerlerde cesetler bulunuyor, insanlar öldürülüyor veya suikastler gerçekleştiriliyor!


Şu an toplum olarak o kadar kırılgan bir noktadayız ki bu seçim sonuçları malum partiden yana olursa toplum ayrışması oluşacaktır. Sonuçta adayların her biri birbirlerini besliyorlar. Partiler de olayların bile isteye böyle ilerlemesini istiyorlar; sebebi bellidir. Sorunları bizler çıkarırız, sonuçları da bizler belirleriz. 


Daha vahimi ise evlatlarını hala bekleyen analar ve babalardır. Deprem gününden 4 5 gün sonra Meksika arama kurtarma ekipleri '' seslerin geldiği yerlere dozerlerle, kepçelerle geldiler ve bizim alandan çıkmamızı istediler '' minvalinde bir şeyler dediğini duymuştum ve sonrasında ekip ülkeden gitmişti. Bazı arama ekipleri görevlerini yaptı bazılarının da yapmalarına engel olundu.


3 gün... İnanın o üç günde neler çalındı, neler alındı neler götürüldü kim bilir. Mesela çocuklar... Mesela genç insanlar... 3 gün büyük bir zamandır. Asrın Felaketi olarak tanımlanan bu kötü sahneye devlet kurumlarınım ulaşması 3 gün sürdü...


Erken müdahale... 


Kıyım gerçekleşti. Bile isteye yapıldı. Evet, kalıbımı basarım ki bunların hepsi bile isteye yapıldı.

İnsanları zorluğa mahkum edip, kendilerinden( siyasetçilerden) yardım istemelerinin önünü açarak istenilen ve olması gereken bir güç gibi meydanda görünmek istediler. 

Ne acı!


Kimin ne tarafı seçeceğinin bir önemi yok. 1 yılda nelerin üstesinden gelindi? 


Tehdit? Asrın felaketinde sağ kurtulan ama içlerinde büyük sancılar ve acılarla meydanda bulunanlara tehdit sözleri? 

Yakıp yıkmalı, ortalığı toz duman içinde bırakmalıydılar... Alkışlandı. 


Anlayamıyorum... Alkışları mağdur insanlar yaptı demiyorum, kimin yaptığının önemi yok. Söylediği sözün ağızdan çıktıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi zamanın geçmesine isyanım.