Eğer bir toplumun içinde yaşamasaydık günümüzü dolduran birçok işle uğraşmazdık. En basit örneğimiz ne giydiğimizdir. Kişi evde dinlenme halindeyken ne giydiğinin bir önemi olup olmadığı ile ilgilenmez ancak bir buluşmaya gidecekse her şey değişir. Ne fark etti peki? Neden bir toplantıya da terlikleri ve pijamalarıyla gitmiyor? Çünkü toplumun bizden istedikleri vardır. Yani toplumun arzuları. İlk bakışta toplantıya giderken giysilerinin iyi olmasını kendisi arzuluyormuş gibi hisseder insan. Bir şeyler satın alırken, yemek isterken, birilerini desteklerken... Ancak durum farklıdır. Neredeyse arzularımız tamamı toplumun arzularıdır. İçinde bulunduğumuz çevre içinde karışırız. Hatta öyle bir hâl alır ki bizden hiçbir şey kalmamış gibidir. Bundan bir yıl önceki sizi görseniz bir yabancı ile karşılaşmış gibi hissederseniz. Ne değişti peki? Her şey... Toplum birbirine etki ederek bambaşka bir hâle geldi. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil ve bir saat sonra da eskisi gibi olmayacak. İçinde bulunduğumuz toplum bizleri bambaşka bir insan yapacak. Ancak bizler böyle hissetmiyoruz. Sanki hiçbir şey değişmemiş gibi ancak böyle hissedilmesinin de çok temel bir nedeni var.