Sağlık Çalışanları ve MC Doktorlar:

 

           G.Ritzer’in sosyal bilimlere kazandırdığı kavram olan ‘McDonaldlaşma’ tezi, düşünce kaynağını ‘McDonalds’ zincirinden almıştır. MC, sipariş ettiğimiz, yediğimiz tükettiğimiz her şeyin belli bir üretim kuralına göre işlenmesini temel almaktadır, üretim bandı gibi de denebilir, rahatsız masa sandalyeler, siparişi verdiğimiz andan restorandan çıktığımız ana kadar her şeyin belli bir düzene ve sisteme göre ilerleyişini görmekteyiz. Dünyanın neresine gidersek gidelim bütün McDonalds’lar aynıdır, Amerika’daki MC ile Aksaray’daki MC arasında hiçbir fark yoktur, kasanın şekli, konumu, patatesin şekli ve pişme kıvamı, otomattan aldığımız içecekler, çalışanların bizimle kurduğu o sınırlı iletişim hepsi birbirinden farklı değildir. Ritzer, tam da bu noktada toplumsal hayatın da aynı McDonaldlaşma yaşadığını vurgular, aile hayatından tutun da çalışma hayatına kadar, modern toplumla fastfood zincirlerinin örgütlenme şekli arasında bir bağ olduğunu savunmaktadır. Tüm kitleler birbirine benziyor, kapitalizmle başlayan bu süreç bireyin kendinden ayrı çoğunluğun bir parçası bir makinanın dişlisi gibi belli bir sisteme ya da standarda göre yaşamını devam ettiriyor. MC kavramının dört önemli boyutu vardır:

 

-Verimlilik

-Öngörülebilirlik

-Hesaplanabilirlik

-Denetlenebilirlik

 

           Bu boyutlarla Weber ’in bürokratik örgütlenmelerde ortaya koyduğu tezi görebiliriz, herkesin yapacağı iş belli ve nettir. Böylece işler daha çabuk ve daha az karmaşık hale gelir, birinin bir işi nerede ve ne zaman yapacağı bellidir, ne şekilde yapacağı bellidir. MC çalışanlarının aralarında olan iş bölümü gibi, köfteler merkezden gelir pişiricinin görevi sadece onu pişirmektir belirlenmiş standarda göre, hamburgere ne kendinden ne de aşina olduğu kültürden bir şey katamaz. Ritzer buna ‘ rasyonalite içindeki irrasyonalite’ der, yani her şey o kadar sistemli ve fabrika sisteminin bir paraleli halindedir ki, bu durum toplumsal yaşamı yerle bir etmektedir. İşler bir noktadan sonra çığırından çıkar ve bireyin gerçeklik algısı rasyonellikten irrasyonalite doğru yol alır. Aynı durum Weber ‘in Çelik Kafes tezinde de geçerliliğini korur.

           Gelelim bu Mc kültürünün sağlık sektöründeki yansımalarına. Bu konuyu doktorları ele alarak bir zemine oturtmak mümkün. Öncelikle her şey modern dünyanın sağladığı yeniliğe uyum sağlayan hastanelerin inşası ile başlamıştır bence, büyük, çok katlı şehir hastaneleri. Odaları konforlu, birim birim ayrılmış, adım başı tabelalarla dolu hastaneler. Ki bu kolaylaştırıcı bir etkiye sahip olması gerekirken tabela ve işaretleri genç olmama rağmen kafamı karıştırıp yanlış yönlere saptığım çok olmuştur. Doktorların uzun çalışma saatleri, Sağlık Bakanlığının belirlemiş olduğu şartlarla belirlenmiş oluyor. Bu uzun çalışma saatleri nedeniyle de doktorlar hastalara gereken özeni gösteremiyor, tek düşündüğü o hastadan sonra sıradaki hastanın gelmesi ve sıranın en hızlı şekilde ilerlemesi. Muayene için girilen odalarda ki bu daha çok acillerde olur, doktor hasta ile neredeyse hiç denecek kadar az göz göze gelir, şikâyetleri dinler ve tahlil ister, evet tahlil sonuçları rasyonel bir veridir, ama belki hastaya baksa anlayacağı daha farklı bir şey vardır. (Özellikle Azeri doktorlar için söylenen bir söz vardır: Azeri doktorlar hastalığı gözünden anlar. Bu söz Azeri doktorların çok daha iyi eğitim aldığı anlamından değil hasta ile iletişime girip, onunla temas ederek doğru önerilerde bulunmasından kaynaklıdır.) Doktorların hasta ile azalan bu teması, mesleğin layık olduğu saygıyı da azaltmaktadır (elbette bu doktorlardan değil parçası olduğu sistemden kaynaklıdır). Bir diğer örnek olan Aile Hekimi uygulaması bakıldığında çok modern, pratik ve kolay ulaşılır bir yeniliktir fakat aile hekimleri köylere gidememekte bazı evrak, rapor vb. gibi şeyleri de aile hekiminden almak zorunludur. Köyde yaşayan biri için bu içinden çıkılmaz bir bürokratik süreçtir. Bir hastaneden diğerine, bir doktordan diğerine dolaşır durursunuz. MHRS yani hasta randevu sistemi, teknolojik ve kolay bir yenilik, tek yapılması gereken aramak ya da uygulamayı indirip randevu oluşturmak. Amaçlana hastanede sıra yoğunluğu olmaması ve sistemin aksamadan devam etmesi burası işin rasyonel kısmı. İrrasyonel kısım ise uygulamayı indirecek bir telefonunuz yoksa hastaneye gittiğinizde muayene olamayacağınız gerçeğidir. Uzunluğu belli olmayan sıralarda saatler öldürürsünüz. (2023 Mart ayından beri cildiye bölümünden talep ettiğim randevuyu bekliyorum, çok daha kötü bir hastalığım olsaydı 2024 yılını görebilir miydim?) .

           Bir diğer nokta ise: İlaç Lobisi

            Sokağa çıkıp herhangi bir eve girsek, o evde kendi evimizde de bulunan bir ilacın aynısını bulma oranımız çok yüksektir. Milyonlarca kişi farklı hastalıklar olsa bile aynı ilacı kullanmakta. Sistemin belirlemiş ve izin verdiği ilaçlar elbette. ( Annem her zaman doktor yüzüme bakmadı ilaç yazıp gönderdi der).

 

            Özetle, Sağlık çalışanları da Mc Kültüründen nasibini almıştır. Planlı tedavi süreci, önceden belli olan yazılacak ilaç, hasta ile tek temasın istenen tahlil sonuçları olması… Zaten bu sürece bakınca aklıma bir soru daha geliyor: son yıllarda binlerce yabancı doktor görev yapmaya başladı hastanelerde, bu insanların bu kadar kısa sürede Türkçe öğrenmesi mümkün mü? Evet, tıp bilimi evrenseldir fakat bana göre burada işi kolaylaştıran şey tam olarak yukarıda bahsettiğimiz MC Doktor olmalarından kaynaklıdır, hasta ile çok iyi konuşabilmesine gerek yok, durumu anlayacak, tahlile gönderecek son olarak da ilacı yazacak ve süreç sonlanacak, diğer hastaya kadar. Aynı şekilde ayakta tedavi, daha hassas olunması gereken ameliyatların kısa sürede yapılması, belli gruplara göre ayrılmış tıbbi bakım merkezleri ( semt poliklinikleri) de Sağlık sistemin McDonaldlaştığının belirgin bir göstergesidir.

 

Hastane sistemi, MHRS, Aile Hekimi = Verimlilik  

 

Nereye, ne zaman gidilecek hangi randevu şekli kullanılacak, hangi tedavi şekli gelişecek=

 Öngörülebilirlik+ Hesaplanabilirlik

Doktor kart takibi, sistem takibi, Randevuya gidip gitmeme oranları = Denetlenebilirlik

           Tüm bu mükemmel sistem içinde, işleri kolaylaştıran ve hızlandıran sistem içinde bireyin de doktorların, sağlık çalışanlarının da birey özelliklerinden, insani vasıflarından uzaklaştığını görmekteyiz. Az zamanda çok hasta bakmak zorunda kalan doktorlardan nitelik ve özen beklemek çok zor. İşte tam olarak Rasyonalitenin irrasyonelleşmesi budur…

Sistem sağlık alanında hızla modern dünyanın getirileriyle ilerleye devam ediyor: Dijital izleme ve uzaktan bakım, ilaçlarda ortaklık ve işbirliği, dijital terapiler, biyomedikal ürünleri kontrol edecek uygulamalar, hastaların ve sağlık çalışanlarının mekânsal sınırlamalarını ortadan kaldıracak uygulamalar (Telemedisin). Bunun gibi aklın, rasyonalliğin sınırlarını zorlayan daha binlerce gelişme beklenmekte. Belki çok değil elli sene sonra hastane diye bir şeye ihtiyaç da kalmayabilir, hepimizin uygulamalara yüklü doktorları olur ve tek tuşla onun sunduğu verilere dayanarak kendi tedavi türümüzü seçip ona göre hareket ederiz. Peki, tüm bunlar gerçekleştiği zaman ‘biz insan mıyız yoksa belli kodlara göre hareket eden robotlar mı?’