Yazma tutkusuyla hareket ederek biricik ve kendine ait bir evren yaratmaya koyulmak yazarı erken yaşlarında ziyaret eden bir mide burkulmasıdır. Kendisini çevreleyen farklı ve çeşitli kültürel dokularda ilham yönünden zenginleşen yazar fiziki ve toplumsal gerçeklikleri fikri sahipliğini yaptığı evren modelinin mayası olarak kullanacaktır. Gözün ilk bakışı ilk gerçekliktir: Mekân. Devinimde etkin bir faktör olarak mekân yazarın ideal dünyasının çevrimini ve nihai biçimini tamamlamamış hâlidir ve mekânı bastıran koşullarda yaşam, sanatçı için eksiklidir zira toplumsal koşullar aslına eremez bu eksikliğin de etkin faktör olduğu gerçeklikte. Yazar bu mayayı ideolojik tavırla yoğurur, bu köklü düzeni ancak redlerde beller. Yazarın yönelttiği eleştiri ve sorular gerçekliğin çevrimini, olabilecekken olmayanın sezgisini biçimlendirir. Kralın Gülüşü kitabının yazarı Haldun İlkdoğan gerçekliğe sınıflı toplum yapısının eleştirisi merceğinden baktığı romanının başlangıcını zamanın algısıyla açar. Hissedilen/yaşantılanan zaman olgusu sınıflar arasında algılanış yönünden yarattığı farkla İlkdoğan’ın eleştirel önceliğidir. Kitabın baş karakteri Alaz’ın annesi Piraye, “Bugün buradayız, yarın diye bir şey yok. O zenginler için var.” Diyerek mekândaki süreksizliğini zamana sahip olamayışıyla açıklar. Nitekim öyledir de, toprağın asıl sahipleri için çiftçiler yalnızca oradan oraya koşturan tarla fareleridir. Bu koşuşturmaca sınıftaki kaygı varlığının koşuşturmacası olarak alt sınıfta zamana güvensizliği zamana aldırış etmeyen fakat bugüne, bugünün mekânına saplantıyı doğuran bir inançsızlığı doğurur.
Gerçeklikte yarınsızlık İlkdoğan’ın kurgusunda saptayış veyahut sitem ile kahramanın ağzından ifadelenirken romanın seçkin epigrafı da bunu pekiştirir: Kendi karanlığında aydınlanır insan. İşte Haldun İlkdoğan’ın eleştirisinin temelindeki mekân zaman uyumsuzluğunun açımlanması da kahramanlarının kendi mekânlarını geçici zamanlarını belirsiz algılamasından hareketle anın ve buranın ensesinde olmaklığı serimleyecektir. Feodalitenin egemenliğindeki bir düzen içerisinde yaşamlarını idame ettiren bir ailenin yaşantısını konu edinen Kralın Gülüşü, Haldun İlkdoğan’ın gençler için kaleme aldığı ilk kitap olma özelliğini taşıyor. Uzun bir süredir akademisyen olan İlkdoğan, 2018 yılında mekânın temsiliyeti hakkında sunduğu teziyle kariyerinde ilerledikten sonra sevdiği fantastik edebiyat üzerinde çalışmalara başladı. Biricik ve olağanüstü bir evren yaratma kararı bu fantastik edebiyat ile beslenerek Haldun İlkdoğan’ı gençler için bir roman kurma noktasına getirdi ve böylece Kralın Gülüşü içinden geçtiği bu süreçler sonunda oluştu. Gençler ve her yaştan okur için gerek ontolojik sorgu gerekse toplumsal eleştiri alanı açan roman, çatışmalı zorlukların, girift belirlenimlerin ve kimlik krizlerinin de derlenmiş öyküsü diyebiliriz. Haldun İlkdoğan’ın akademik çalışmalarının ukde mahiyetindeki dipnotlarından örülmüş Kralın Gülüşü, okurun biz olmaklığı bulduğu ve genç zihinlerin içinde yaşadığı toplumu fark edeceği, kurtulamadığımız gerçeklikleri dönüştürme etkinliğini araştıracağı soyuna çekmemiş bir sınıf romanı.
Güneşin saman balyalarını ateşe verip kıvılcımları havaya savurduğu sıcak bir zamanın hediyesi (s.19) olan Alaz annesi Piraye ve babası Aslan ile Tarlacıbaşı’nın maddi yükümlülüğü altında yami bir sömürü mekânında dünyaya gözlerini açar. Toprağın çocukları olan aile beyin çocuklar olan aile arasında bir yerlerde büyüyen Alaz annesinin ve babasının biriciği, bal gözlüsüdür. Fakat toplum? Vücudundaki doğum lekesi onu toplum nezdinde uğursuz sayılmasına neden olan lanetli çocuğa dönüştürür. Doğum lekesi uğursuzluk olarak nitelenmiş, doğduğu eve de bu endişe sızmıştır. Eymanlar Tarlacıbaşı’nın kendilerine ‘tarla fareleri’ diyerek hakaret ve taciz edici davranışlarını beyaz tenli bir şehir yaşantısına erişebilmek için sineye çekerler. Bolena ailenin hayatında bir hayaldir kısaca. Bütün olabilmenin ilhamı anlamına gelen Bolena kenti Piraye’nin evde ve işte her daim dilinde ve kocasıyla arasında bir tartışmadır. Kent Aslan’da dirence, Piraye’de özleme dönüşürken Alaz için de zorlu bir yaşam ve üstünden atması gereken lanetli çocuk kimliği bir bunalıma, belirsizlik dolu bir erginliğe neden olur. Alaz uğursuz varlığını kabullenir. Tarlaların varlığı kadar var olan, toprak sahiplerinin gözünde insanlıkları görmezden gelinen Eyman ailesi Bolena’da mutlu bir hayat yaşamanın hayalini sabahlara kadar kurarken kurgu çarkları döner ve köy kaosun hakimiyetine girer. Çadırların yandığı, kurtların saldırdığı köyden kaçmanın yollarını arayan işçi ailesinin hayatı bundan sonra bambaşka olacaktır. Kralın Gülüşü gençlerin ve her yaştan okurun son sayfada erinçle kapağını kapatacağı, Alaz aracılığıyla kendi gerçekliğine varacağı bir iç sorgulamadır: Bizi çevreleyen koşulların göstergebilimsel ve varoluşsal derinleşmesi için kaybedecek neyimiz var?