"I can't steal yoru feelings without creating something"
Bir gün başkalarının bir zamanlar hissettiği duyguları hissettim; okuduğum, izlediğim, baktığım, dokunduğum bir şeyde ve gördüm, hissedilmiş ve temas kurduğum şeylere işlenmiş duyguları gördüm ve hissettim.
Acı doldu benliğim çünkü bu duygular başkasınındı; yani onlara sahip olabilmek için bir şeyler yaratmak ve bu duyguları o yarattığım bir şeyin içine saklamam gerekliydi. Ancak böyle kalıcı olabilir bir duygu benim için, ancak böyle benim üzerimde bir yaptırımı ve söz hakkı olabilir. İşte bu yüzden acı doldu yüreğim çünkü direkt olarak, anladığım saf haliyle sahip olamıyordum duyguları, onları saklayacağım bir şeyler yaratmadan. Bu beni aynı zamanda çok sinirlendirdi.
Bu acıyla ve öfkeyle ne yapacağımı bilmeden bir tren yarattım. Sonra bu acıyı ve öfkeyi yüreğime eken başkasına ait duyguları bu trene hapsettim. Tren çalıştırıp kontrol kolunu kırdım. Tren harekete başladığında yani henüz hızlanmaya bile başlamamışken atlamadım, niye hala bilmiyorum. Bununla ilgili samimi olmayan ancak sahte denilemeyecek kadar kafa karıştırıcı bir tahminim şu ki trenden yanımda heyecanım olmadan atlamak istemedim ve bundan dolayı tren hızlanırken, atladığımda zarar görme tehlikesi sınırında olan o hız eşiğini beklediğim ve bunu hissettiğimi düşündüğüm saçma sapan bir tahmin anında ise, ki bu trenin bir şey ezdiğini düşündüğüm bir hafif sarsılma anıyla oldu, atladım trenden.
Trenden arkasından öfkeyle baktım bir süre. Sonrasında, hem nerede olduğumu anlamak için hem de o hafif sarsıntının kaynağı için arkamı döndüğümde hafif ama etkili bir delirme anı yaşadım: Raylara kafasını dayayıp intihar eden, aralıklı ama random mesafeli bir sürü ölü ben gördüm, kanlar içinde, benim kanım içinde… Rayların sonunu göremeyeceğim kadar uzun olduğundan bu katliam, sanki intihar eden benlere değil de intiharın ben odaklı sonsuzluğuna bakıyordum; yani sonunu göremediğim bu intihar serisinden dolayı intihar ve ben temelinde intihar sonsuzlaşmış ve sanki ben intihar kavramına hizmet etmişim gibi hissettim…
Bana en yakın olan ölü Ben’in yanına gittim ve elini yumruk yaptığını gördüm. Bir şeyler olabileceğini düşündüm ve avcunu açmak için eğildim. Bu arada intihar eden Ben’in kan göletinin sıcaklığını hissettim, hemen gidip arkadaki ölü benlerime de dokunup ölümün soğukluğunu da hissederek sonun sunduğu kati sıcaklık ve soğukluk ile "sıcak ve soğuk" kavramları yeniden yaratmak istedim ancak bundan vazgeçtim.
Elini açtığımda, bir not buldum: ‘’Kendime acıdan başka verebilecek bir şey yok sanıyordum. Ama öğrendim ki ben acıyı arzuluyorum. Acı bana hissetme eyleminin tatminliğini sunuyor; hissetmek için bana kendimi veriyor her defasında, bağlanmış ve tüm saflığıyla önüme atıyor kendimi resmen. Yani kendim için, acıyı çekmek zorundayım.’’
Kağıdı aldım, buralarda bir yerde kalem olmalı diye aranırken, hafif pıhtılaşmaya başlamış kan göleti içinde kalemi gördüm ve aldım. Ve kağıdın yazılmış kısmın devamındaki boş kısma, çok yer kaplamayacak şekilde, şunları yazdım: ‘’Bir tren bekliyorsun. Seni uzak yerlere götürecek bir tren. Trenin seni belli bir yere götürmesini umuyorsun ama emin olamazsın asla. Ama bu önemli değil’’
Bunu yazdığımı bitirdiğimde, kendime daldım ve yaklaşmakta olan trenin sesi ile kendime çarpıp bir anda ayıldım. Hemen olduğum yerde yere uzanıyorum ve kafamı raya dayıyorum. Kulaklarım rayın üzerine gelecek şekilde kafamı dayadığımda; rayın soğukluğunu hissediyor ve trenin uğultsunu dinliyorum. Her şeyi daha iyi anlıyorum: Tren her turda daha da kısa sürede tamamlıyor turunu.
Korkuyorum tren yaklaştıkça, ama biraz rahatsız edici ama artık ölmek üzere olduğumdan ihtiyacım olan bir tebessüme sahip oluyorum; çünkü tren benim üstümden geçince, atlamaya karar verip atlayacak yeni ben için bıraktığım notu bulduğunda hem notumu anlamak hem de yeni bir not yazmak için daha az süresi olacak, bu tımarhaneden kurtulma şansı benden az olacak
‘’Bol şans aptal…’’
"Can seal yoru feelings without creating?"