koklanırdı mayısta güller

sonbaharda kaçardım

ne tuhaf

kaçan güller...

durur mu ayrılmaz dostlarım

gül kokuları,

haber verirdi eşe dosta

televizyon, onca kanal

ifşa ederdi saklandığım kayanın lokasyonunu

izleyenler,

kaldıramazdı başını

kırların hülyalı kokularından.

bir zamanlarsa

dikenler tek silahım

katlanılmaz olmak ona karşı

belki de imkansız, ama hayalim

kaçan kovalanmadı

kaçan ol(a)madı

kaçamadım

şanslıydım.


şiirler okuyan o şahısları

dinlerdim

dinlememek ne mümkün

toprağa bağlı bir gülsün

beklerdim turnalarımı

söz verdiğim yerde

gidemezdim

oysa bal arısı

konaklamaya ne şiirler, şarkılar, şakalar...

bense "turnalarım!"


ne üçüncü artık

ne de şahıslar kaldı

saat kaçtı gittiğinde, görmedim

varlığıyla gaile,

gidişiyse naçiz...

fakat şiirler,

şiirler kaldı

açta, açıkta

bunları ne yapmalı?

bir kutuya koymalı

kutuya koysam kurtulamam

aldım onları, acıdım

artık bende kalmasın

gömülsün toprağa, açılsın

belki başka bahçelerde

ismini bilmediğim çiçeklere

baştan çıkarıcı kokulardan verir

yine başka bal arıları...

bu sefer bulurlar bir ihtimal

saçılmış kokularıyla,

metamorfoza uğramış birkaç gül.

şahıslar lüzumsuz,

uzak dursunlar benden

dokunmasın, yeter.

ben beklerim yine turnamı

cehennem olsa bile.