Nefes alan bir canlı gibiydi zaman ve vardı
Karanlık dehlizleri burçların ucunda
Zamanı kucaklamak da belki en azından
Bir sürgün bu sevgilim, tut elimden
Kavşağına geldik yolun, ayrımdır bu
Dört yol ağızlarında buluşuruz belki
Esaret içimizde kocaman bir boşluğa denk
İçimizde biraz umut, biraz sancılık var
Gidiyor, akacak kana çare değil zaman
Bir eşik bizi bekliyor, biliyorsun bunu hep
Süngüleri var evlerin derin bir çizik tenimizde
Bir yalnızlığı oynuyoruz, zamanın birinde
Bir masalcı anlatacak bizi, bir anaya gebe
Yalın bir çaresizlik var üzerimizde.
Evvel zamana katıp geçmiş zamanları
Uğultular yükselir yerden göğe
Sıcak bir yaz sabahıdır artık, sürgünlerimiz
Şimdiki zamanlara ait bir öykü istiyorsun
Geçmiş bütün zamanların ölümünü ve
Yalın kat uğultular ardında, şehirli aşkların
Birer masalı andıran cılız gürültüsü
Birer meydanda kopmuş bir cenk sesi
Birer ölüm sesiyle; peşi sıra da göçler
Kendi ülkende bir mültecisin, tren raylarından
Şehirli aşkların bitmeyen uğultusu geliyor
Tramvaylar kırıyor kalbimizdeki kırağıyı
Son düdük sesiyle uzaklaşan martıyı ve
Ona el uzatan yalnızlıkla baş başayız.
Ciğerimizi dolduran hava artık dumanlı
Bacalarından kan saçıyor karanlıklar, örtün
Hikayelerini boğuyorken şehrin meydanında
Yalnızız, tek başına ve çaresiz, bilindikti oysa.