“Tıp, nikahlı karım benim; edebiyat metresim.” diyor Dr. Anton Pavloviç Çehov. Bu sözle anlıyoruz ki Çehov, edebiyatın onun için bir “zevk kaçamağı” olduğunu söylemekten çekinmiyor. Fakat hepimiz biliyoruz ki o, koskoca bir edebî türün, durum öykücülüğünün öncüsü.


Geliştirdiği durum öyküsü türü, ondan sonra dünyanın her yerinde, her yazın dilinde yankı uyandırdı. Çehov’un etkisi, hayattan kesitler sunan durumların ve o durumların içindeki insanların ruh hallerinin gerçeklikle tasvir edildiği hemen her edebî metinde göze çarptı. Bu etki, tiyatroya kendi oyunları haricinde de yansıdığı gibi, sinemada da kendini gösterdi ve göstermeye devam ediyor. Özellikle çağdaş sinemada, doğrudan Çehov öykülerinden uyarlanmış filmlere veya Çehov’un hikâye anlatım tarzını yansıtan filmlere çok sık rastlıyoruz.


Her ne kadar durum öykücülüğünde bir ekol, hatta bu türün yaratıcısı olsa da onu sadece “durum öykücüsü” diye nitelendirmek de yeterli olmaz. Zira yirmili yaşlarının başlarından kırk yaşına kadar yazdığı beş yüzden fazla öykünün hepsi kısa durum öyküleri değildi. Durum, olay; kısa, uzun; kent, taşra... Her türlü öyküde üst düzey bir yazarlık kabiliyeti vardı Çehov’un ve unutmamak gerekir ki aynı zamanda tiyatro tarihine damga vuran bir oyun yazarıydı.


Öte yandan Çehov hem şehirde hem de taşrada işini tutkuyla yapan bir tıp doktoruydu. İnsanlara hümanist bir bakışla yaklaşır, dertlerine içtenlikle kulak verir ve elinden gelenin en iyisiyle yardımcı olurdu. Sahip olduğu insan sarraflığı özelliği, hem hekimliğinde hem de yazarlığında dikkat çekiyor ve hekimlik tecrübesi ile okumaya olan tutkusu bu özelliği daha belirgin kılıyordu.


Çehov, yaşadığı dönemin Rusya’sının gerçeklerini, gerçek insanları, kentiyle taşrasıyla, tüm çıplaklığıyla ve elbette büyük bir ustalıkla anlattı öykülerinde. Fakat ölümünün üzerinden geçen 118 yılın ardından dahi dünyanın her yerinden, her milletten, her coğrafyadan, her dilden, her çevreden, her karakterden insan hâlâ Çehov’un öykülerinde kendini bulabiliyor. Bir yazarı dünya çapında “büyük” yapan en önemli etkenlerden biri de bu değil midir? Nerede, ne zaman, hangi dilde yazarsa yazsın; her yerde, her zaman, her dilden insanlar onun anlattıklarında kendini, kendi yaşantısını bulabiliyorsa o, edebiyatın gittiği yere kadar büyük bir yazar olarak kalacaktır. Çehov böyle bir yazar. Edebiyat var oldukça Anton Çehov adı da mutlaka var olacaktır.


İşte Çehov’un hep var olacağı dillerden biri: Türkçe. Türkiye’de Rus edebiyatı bir başka sevilir. Bu, Cumhuriyet’in ilk çeyreğinden beri böyle. Çehov da ortalama Türk okurunun ilk tanıştığı Rus yazarlardan biri.


Türkçede Çehov adına yayımlanan ilk kitap 1935 basımı "Hayat Yoldaşı". Samizade Süreyya Erdoğan tarafından Türkçeye çevrilen ve Hilmi Kütüphanesi tarafından basılan bu kitapta 6 Çehov öyküsü ve Turgenyev'in "Mumu" adlı öyküsü yer alıyordu.


Zeki Baştımar'ın çevirdiği ve 1938'de Remzi Kitabevi tarafından yayımlanan "Maske" başlıklı öykü toplaması ise, Çehov adına Türkçedeki ikinci kitap olmanın yanı sıra, Çehov'un Rusçadan Türkçeye ilk çevirisi olma özelliğine sahip.


Çehov'un dilimizde yayımlanan ilk uzun öyküsü de bugün "Altıncı Koğuş" adıyla okuduğumuz "6 no'lu Koğuş". İlk baskısını 1940'ta Remzi Kitabevi ile yapan ve adını bu öyküden alan kitabın çevirmeniyse Hasan Âli Ediz.


Çehov'un tüm öykülerine bakacak olursak, ilk kez 1997'de Cem Yayınevi bünyesinde toplandılar. Mehmet Özgül'ün Rusça aslından çevirdiği sekiz ciltlik "Bütün Öyküleri" toplamasının yayın hakları 2011 yılında Everest Yayınları'na, 2016'da İletişim Yayınları'na geçti.


Bugün Çehov'un bütün öykülerini toplu hâlde almak isterseniz bir tek yayınevinden almanız çok zor. Zira eski yayıncılarından artık toplu hâlde bulunamadığı gibi, İletişim Yayınları da henüz serinin sekizinci cildini yayımlamadı, fakat 2022 içinde yayımlanması bekleniyor.


Özgül'ün toplaması dışında, güncel olarak, Uğur Büke tarafından bir "Çehov - Bütün Eserleri" toplaması dilimize çevriliyor. Alfa Kitap’ın yayımladığı ve Çehov'un sadece öykülerini değil, yazdığı her eseri kapsayan bu sette Mart 2022 itibarıyla sekiz cilt bulunuyor ve son cilt, en son 1894'te yazdığı eserlerini kapsıyor. Çehov, yaşamını yitirdiği 1904 yılına kadar yazdığına göre, birkaç cilt daha çıkacaktır.


"Bütün öykülerinde gözüm yok, seçme öyküleri yeter." diyorsanız ve Rusça aslından yapılmış iyi çeviriler arıyorsanız, bugün piyasada bulunan belli başlı birkaç Çehov seçmesini işaret etmek gerekir:



Köpeğiyle Dolaşan Kadın


Ergin Altay'ın dilimize çevirdiği ve otuz yedi öyküden oluşan seçme, İş Bankası Kültür Yayınları'nın Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi'nde yer alıyor. "Kara Keşiş" adı ile de bildiğimiz çarpıcı uzun öyküsü "Siyahlar Giymiş Keşiş", “Öylesine Bir Hikâye” başlığıyla da Türkçeye çevrilen “Sıkıcı Bir Öykü”, yine daha çok "Mujikler" adıyla rastladığımız "Köylüler" ve “Çukurda” öyküleri de bu kitaptaki öyküler arasında.



Sayfiyede


Can Yayınları’ndan yayımlanan, Zeki Baştımar'ın Türkçeye çevirdiği otuz beş Çehov öyküsünden oluşan bu seçmede, "Köpeğiyle Dolaşan Kadın" adlı kitapta olmayan yirmi sekiz tane öykü var. Öte yandan Çehov'un en ünlü uzun öykülerinden "Düello" da bu seçmede yer alıyor. Kitaptaki bazı öyküler, Can Yayınları ve Amazon'un iş birliğiyle Amazon'a özel üretilen "Lacivert Klasikler" adlı kısa kitap serisindeki "Maske", "Mujikler" ve "Pahalı Dersler" adlı kitaplarda da bulunmakta. Bunlardan ilkinde dört, sonuncuda yedi öykü, "Mujikler"de ise yalnızca kitaba adını veren öykü yer alıyor.



Sıra Dışı Bir Adam ve Diğer Öyküler


Can Yayınları'ndaki bir başka seçme olan bu kitabın özelliği, tıp hekimi Çehov'un, tıbbı ön plana aldığı öykülerden oluşuyor olması. İçerisinde on öykü yer alıyor ve "Altıncı Koğuş" ile "Kara Keşiş" de bunlara dahil.



Seçme Öyküler (1. Kent Hikâyeleri, 2. Taşra Hikâyeleri, 3. Kısa Hikâyeler, 4. Uzun Hikâyeler)


Yordam Edebiyat'ın dört ciltlik seçmesinin ilk iki cildinde, Hasan Âli Ediz tarafından dilimize kazandırılmış yüze yakın Çehov öyküsü, kent ve taşra öyküleri olarak iki kitaba ayrılıyor. Ayrıca ilk ciltte, Hasan Âli Ediz'in ve Maksim Gorki'nin Çehov üzerine birer yazısı ve Hasan Âli Ediz ile Mete Ergin'in birlikte kaleme aldığı "Türkiye'de Çehov" başlıklı yazı geniş yer tutuyor. Son iki ciltte ise Nuri Yıldırım'ın çevirisi olan pek çok kısa öykü (ki bunlara "Sıkıcı Bir Hikâye" ve "Mujikler" de dahil) ve "Step (Bozkır)", "Düello", "Üç Yıl", "Hayatım" uzun öyküleri yer alıyor. Belirtmek gerekir ki ikinci ciltte "Altıncı Koğuş" ve “Çukurda” öyküleri de taşra hikâyeleri arasında. Bu setteki beş uzun öykünün her biri -ve "Aşk Üzerine" başlıklı bir öykü üçlemesi- aynı zamanda tek bir kitap olarak da Yordam Edebiyat’tan yayımlanmakta.


Uzun öykülerini tek kitap olarak okumak isterseniz, Yordam Edebiyat'ın yanı sıra, elbette günümüz okurunun ilk tercihleri olan ve her zaman başarılı çevirmenlerle çalışan Can Yayınları ve İş Bankası Kültür Yayınları'nda olanlara da bakmak lazım. Zira Çehov'un pek fazla uzun öyküsü olmadığı gibi, çoğu bu yayınevlerinde mevcut.



İş Bankası Kültür Yayınları:


- Altıncı Koğuş (Çeviren: Yulva Muhurçişi)

- Bozkır (Çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu)

- Çukurda (Çeviren: Mustafa Kemal Yılmaz)

- Hayatım (Çeviren: Yulva Muhurçişi)

- Kara Keşiş (Çeviren: Mustafa Kemal Yılmaz)

- Üç Yıl (Çeviren: Yulva Muhurçişi)



Can Yayınları:


- Altıncı Koğuş (Çeviren: Mehmet Özgül)

- Kara Keşiş (Çeviren: Mehmet Özgül)

- Öylesine Bir Hikâye (Çeviren: Nihal Yalaza Taluy)



Son olarak, çocuklarına Çehov okutmak isteyenler için yine bu iki yayıncıdan birer kitabı daha işaret etmekte fayda var: Can Yayınları'nda yer alan, Çehov'un çocuklar için kaleme aldığı "Marangozun Köpeği Kaştanka" ve İş Kültür'de yer alan, Ergin Altay'ın Türkçeye çevirip çocuklar için uyarladığı dokuz öyküden oluşan "Hikâyeler".



*Çehov'un hekimliğine dair bilgilerin kaynağı, yukarıda bahsedilen "Sıra Dışı Bir Adam" adlı kitabın, Celâl Üster tarafından yazılmış olan ön sözüdür. Türkçedeki ilk Çehov çevirilerinin araştırması Nadir Kitap üzerinden yapılmış, ulaşılan sonuçlar diğer sahaf platformlarıyla karşılaştırılmıştır. Belirtilen kitaplar seçilirken ise yayıncı ve çevirmen faktörleri baz alınmıştır.





Yazar: Onurhan Yorulmaz