27 yaşında, sanatla iç içe büyümüş, elitizmden uzak yaşamış bir birey olarak size bir günümü anlatmak istedim. Bana kalırsa oldukça sıkıcı bir yazı olacak, o yüzden zamanınızı boşa harcamamanızı öneririm. :)

Sabahları uyanıp, gözlerim yarı kapalı bir şekilde kahvemi yapıp sigara içerken uzun uzun karşımdaki duvarı izliyorum. Adeta trajikomik kısa film gibi. Birkaç saat geçtikten sonra bahçedeki kedileri besliyorum. O sırada haberlerde gördüğüm doların artışı, öldürülen kadınlar, hayati faaliyetleri yerine getirdiğimiz her şeye gelen zamlar... Bunları dinlerken "ah, kirama şu kadar gün kalmış" diyerek ufak çaplı bir anksiyete... :) Ve sonra masamda duran ve çok uzun zamandır dokunmadığım, oysaki yapmaktan en keyif aldığım işe, resim malzemelerime bakıyorum. O dakikalarda benim gibi olan, tüm üretkenliği tükenmiş milyonlarca insanı düşünüyorum. Bize tanınmayan alanları. Saygı duyulmayan işlerimizi düşünüyorum. Yaşlı dedeler ve teyzelerin "ne iş yapıyorsun" sorusuna "ressamım ben" dediğimde ''OLSUN'' dedikleri yerdeyim tam olarak bu sabah. :)) Günün en güzel kısmı; sol dizimde bir köpek, sağ dizimde başka bir köpekle oturuyorum ve buraya bu yazıyı bırakıyorum. Çocuklar hepinizi öpüyor. Hayatta kalın ve sizi seviyorum.